1950 ve 1960’larda, siyah bekar anneler, Refah Hakları Hareketi'ni kurdu ve gerçek ekonomik adalet için itici bir gücü ateşledi
Johnnie Tillmon, 6 çocuklu bekar bir anne, bir marabanın kızı ve ülkedeki en etkili refah hakları aktivistiydi. 1972’de Ms. Dergisi'nde yayınlanan ve sembol haline gelen “Refah Bir Kadın Sorunudur” yazısında, "Ben bir kadınım, siyah bir kadınım. Yoksul bir kadınım. Şişman bir kadınım. Orta yaşlı bir kadınım. Ve ben sosyal yardım alıyorum." diye belirtmişti. “Bu ülkede eğer bunlardan herhangi biriyseniz, daha az insan olarak sayılıyorsunuz. Eğer hepsiyseniz, hiç hesaba katılmıyorsunuz.”
Tillmon, Los Angeles’ın Watts semtindeki kendi konut projesinde, diğer anneleri ve sosyal yardım alan kişileri örgütleyerek hareketin startını verdi. 1967’ye gelindiğinde, Tillmon, çok ırklı bir koalisyon olan ve yaklaşık 25 bin üyeye ulaşan Ulusal Refah Hakları Örgütü’nün (NWRO) ilk başkanı oldu. NWRO gibi refah hakları aktivist gruplarının çalışmaları ve teklif ettikleri politikalar, Sivil Haklar Hareketini ve özellikle Dr. Martin Luther King, Jr.’ı ciddi ölçüde etkiledi. Aslında, onun, bugün genellikle evrensel temel gelir olarak adlandırılan “garantili gelir”e verdiği destek, büyük oranda, siyah kadın aktivistler ve onların refah konusundaki radikal yaklaşımlarının yönlendirmesiyle harekete geçirildi.
Barnard Üniversitesi’nde doçent ve “Refah Hakları Hareketini Yeniden Düşünmek” adlı kitabın yazarı Premilla Nadasen, “Yoksul insanların kampanyası Dr. King’in fikri değildi” diye açıklıyor. “Bu, refah hakları aktivistleri ve diğer sivil haklar aktivistleri arasındaki konuşmalarda filizlenen bir fikirdi ve gerçekten Refah Hakları Hareketi sayesinde ön plana itildi.”
Refah politikası, yoksul, bekar siyah annelerden oluşan bir nesli nasıl radikalleştirdi?
Daha önceki bir refah politikası olan ve resmi olarak 1935’te kurulan Bağımlı Çocuklu Ailelere Yardım programı, bugün gördüğümüz gibi ırksallaştırılmış değildi ve cinsiyet damgası yüklenmemişti. Dr. Nadasen, o dönem sosyal yardım alanların büyük çoğunluğunun beyaz bekar anneler olduğunu söylüyor.
Dr. Nadasen, Teen Vogue'a şöyle açıklıyor: "Programın demografisi ancak 1950'lerde ve 1960'larda değişmeye başladığında ve gitgide daha fazla beyaz olmayan kadın sosyal yardım almaya başladığında, tartışmalı bir program haline geldi." "Sosyal yardım alanlara giderek daha fazla gereksinim ve insanları sosyal yardımdan mahrum bırakmak için zemin oluşturan daha fazla kural ve düzenleme vardı.”
1960'ların başlarında, Tillmon’ın yaptığı gibi, birçok refah hakları aktivisti, önceliklerini, stratejilerini ve gelecekteki politika önerilerini şekillendirmek için günlük yaşamlarının maddi gerçeklerini kullanarak organik olarak örgütlenmeye başladı. Sosyal yardım alanlar arasındaki bu gayri resmi toplantılardan bazıları, satın alma kulüpleri oluşturmak, en iyi satışları ve kuponları belirlemek için birlikte çalışmak ve yüksek kaliteli gıda ürünleri almak için mağazalarla pazarlık yapmak gibi yenilikçi çözümlerin temeli oldu.
Dr. Nadasen, “En başından beri ekonomik gündem sorununu ön planda tuttular ve ırksal adalet sorununu hiçbir zaman ekonomik adalet ve cinsiyet eşitliğinden ayrı görmediler” diyor. "Yani, bugün kesişimsellik olarak adlandırdığımız şeyi, daha bu isme sahip olmadan önce de uyguluyorlardı."
Daha radikal bir ekonomik adalet görüşünü biçimlendirmek
İşgücüne katılma hakları etrafında örgütlenen orta sınıf beyaz kadınların aksine, siyah kadınların hali hazırda çalışııyor olması ve çocuklarından uzakta zaman geçirmeleri, genellikle aynı orta sınıf beyaz kadınların çocuklarına bakarak, ev içi rolleri yerine getirmeleri bekleniyordu. Refah Hakları Hareketi'nin büyük bölümünü oluşturan yoksul siyah kadınlar, ekonomik adaletin iş fırsatlarından daha fazlası olduğunu savunarak, bunun yerine anneliğe öncelik vermek istediler. Bu, onlar için ev dışında çalışıp çalışmadığınıza bakılmaksızın garantili bir yaşam standardı anlamına geliyordu.
Dr. King'in liderliğindeki Sivil Haklar Hareketi, büyük ölçüde, istihdam ayrımcılığına odaklanarak, ekonomik adaleti ele alıyordu. Dr. King'in daha radikal bir sınıf, yoksulluk ve saygınlık anlayışını benimsemesi, yaşamının ancak son zamanlarında gerçekleşti.
Dr. Nadasen, “Birçok insan için yoksulluk sorunu, bekar annelik sorunu ve siyah erkekler için iş eksikliği sorunları etrafında dolaştı” diye açıklıyor. "Martin Luther King ve Bayard Rustin gibi insanlar, sivil haklar liderlerinin çoğu, ekonomik adalet hakkında konuştuklarında, ekonomik fırsat ve istihdam yaratmaktan bahsettiler."
Vermont Üniversitesi'nde tarih ve toplumsal cinsiyet, cinsellik ve kadın çalışmaları profesörü ve Refah Hakları Savaşı: Modern Amerika'da Siyaset ve Yoksulluk kitabının yazarı Dr. Felicia Kornbluh, 1960'ların ortalarında, NWRO ve diğer refah hakları aktivistlerinin ulusal sahnede “son derece görünür hale geldiğini” söylüyor. Hem Dr. Kornbluh hem de Dr. Nadasen'e göre, Dr. King'in 1968'deki Washington'daki Yoksul Halkın Yürüyüşü, NWRO'nun başarısından ilham aldı ve nihai olarak garantili gelire yönelik sesli desteği, örgütün çalışmaları ve Capitol Hill üzerindeki artan siyasi etkisi tarafından harekete geçirildi. NWRO, federal refah politikasında “önemli bir lobi gücü” olarak kabul edildi ve kongre önünde refah sorunlarına ilişkin tanıklık yapmaya çağrıldı. 1966'daki “İnsana Yakışır Sosyal Yardım Yürüyüşü”, Cleveland'dan eyaletin başkenti Columbus, Ohio'ya kadar 150 mil boyunca uzandı ve binlerce insan diğer şehirlerde yürüyüşe katıldı veya dayanışma sergiledi.
Ancak Dr. Kornbluh, Dr. King’in Yoksul Halkın Kampanyası'ndan önceki aylarda NWRO'nun kadınlarıyla tanıştığında, refah politikasının gerçekleri hakkında bilgisiz göründüğünü söylüyor. “Bazı çok özel talepleri vardı ve King meseleye gerçekten dikkat etmiyordu” diye açıklıyor. "Bu yüzden King ile zorlu geçen bir görüşme yaptılar ve onu, gerçek amaçları olan, ekonomik refahlarını yeni bir temele oturtacak yeni bir program yaratmak için çalışmaya ikna ettiler."
NWRO'nun yoksulluğa çözümü: Garantili yeterli gelir
Refah Hakları Hareketi'nin bekar anneleri, kendi birinci elden deneyimlerinden haberdar olarak, onurlarına ve faaliyetlerine öncelik veren cesur refah politikası önerileri geliştirdiler. Yoksulluğu hâlâ “bireysel kötü seçimler sorunu olarak tanımlayan bir ülkede, ekonomik durumlarının kişisel bir başarısızlık olmadığında ısrar etmek, 1960'ların Amerika'sında önemli bir müdahaleydi – özellikle yoksul, çoğunlukla siyah kadınlar kendilerini savunurken.
“Refah Hakları Hareketi'ndeki kadınlar, yoksulluk sorununun nasıl ele alınacağına dair benim radikal siyah feminist olarak adlandırdığım bir bakış açısına sahipti, çünkü öne sürdükleri şey şuydu: 'Yoksul değiliz çünkü bekar anneyiz’ ve ‘Yoksul değiliz çünkü bir yoksulluk kültürüne batırılmış durumdayız” diye açıklıyor Dr. Nadasen. “Yeteri kadar paramız olmadığı için fakiriz.”
“Ekonomik güvenlik sorununu, istihdam sorunundan gerçekten ayırdılar, değil mi?” diye ekliyor. “Yoksulluk sorununu, yoksulluk kültürü sorunundan ve bekar ebeveynlik statüsünden ayırdılar.”
NWRO'nun temel önerisi olan Garantili Yeterli Gelir (GAI), medeni durum, cinsiyet veya istihdam durumundan bağımsız olarak alıcıları desteklemeyi amaçlıyordu. Ve bu fikir, bugün ülke çapındaki deneysel Evrensel Temel Gelir (UBI) ve Garantili Gelir (GI) programlarına benzese de, GAI'nin sadece bir nakit takviyesi olarak işlev görmesi amaçlanmamıştı. Dr. Kornbluh, refah hakları aktivistlerinin, "bir aileyi büyütmek için yeterli ve bahsettikleri seviyelerin geleneksel olarak önerilenden çok, çok daha yüksek olduğu anlamına gelen bir gelir” için savaştığını söylüyor. Dr. Nadasen de sırada, GAI teklifini “diğer garantili gelir planlarından çok daha cömert” olarak nitelendirerek, buna katılıyor.
Bugün, ülke çapında zemin kazanan çok sayıda garantili gelir girişimi ve deney var. UBI, GI ve NWRO'nun önerdiği GAI'nin tümü, birincil bir hedefi paylaşıyor: temel bir yaşam standardı ve yaşam kalitesi sağlamak adına, sıradan insanlar için tutarlı bir ekonomik zemin yaratmak. Ancak Dr. Kornbluh, Refah Hakları Hareketi'nin önerisinin daha dönüştürücü bir vizyona sahip olduğunu söylüyor.
“Birçok liberal Demokrattan ve Nixon yönetiminden gelen fikir, bunun gelirinize bir tür ek olacağıydı. Ve bugün insanlar bunun hakkında konuştuğunda, aynı zamanda bu terimlerle de düşünüyorlar” diye açıklıyor Dr. Kornbluh. “Bu harekette aktif olan sosyal yardım alanlar için, bu işe yaramadı. Gerçekte istedikleri şey, refah programından elde ettikleri faydaları artıracak, faydalarını iyileştirecek ve yönetimini çok daha adil, daha insancıl, saygılı ve daha az karmaşık hale getirecek garantili, yeterli bir gelirdi. Tüm bu bürokrasiden ve tüm uygunluk kontrollerinden kurtulun.”
"Yoksulluğa ve siyah kadınların, Porto Rikolu kadınların, Meksikalı Amerikalı kadınların, yerli kadınların, yoksul beyaz kadınların ve bazı erkeklerin hükümetin yoksulluk programlarını deneyimledikleri belirli yol için, bir tür kalıcı çözüm vizyonu ortaya koyuyorlardı" diyor. Kornbluh devam ediyor: “Bizim için ekonomik güvenliğin temeli olacak bir şeyi nasıl devreye sokabiliriz? Bu, çocuklarımızı büyütmemize ve asgari düzeyde bir saygınlığa sahip olmamıza gerçekten izin verecek kadar yüksek ve cömert olacak mı?”
*Çeviri: Derya Doğan
*Kaynak: https://www.teenvogue.com/story/national-welfare-rights-organization-black-women