Tanzanya Çiftçi Grubu Ağı – MVIWATA, 2021.
Tüm dünyanın yeni bir düzene ihtiyacı var. Bizim istediğimiz, hali hazırda sahip olduğumuzun bir kopyası değil, tamamen yeni bir düzen. Bunun yolu da uluslararası bir girişim olan feminist ekonomiden geçiyor
Biliyoruz ki varlığımızı baskıcı sistemler organize ediyor. Fakat bu sistemler esasında insanlığın kendi doğasında yok. Yani insanların acımasız veya sömürücü doğması gibi bir durum söz konusu değil. Bu, yaşam boyunca insanların, hayatın farklı alanlarını ve yönlerini ve işlerin toplumda nasıl düzenlendiğini gözlemleyerek öğrendiği bir şey. İnsanlar zalim doğmaz, öyle olmayı öğrenirler ve büyüdükçe bu sistemlere ayak uydururlarken, birikimi her şeyin önüne koyan bu kâr odaklı dünyaya girerler.
İşte bir alternatif fikrin devreye girdiği yer de burası. Toplum için yeni bir model olarak feminist ekonominin inşası, sahip olduğumuz mevcut sistemi kökünden sökmeye çalışan kolektif bir süreç olarak görülmeli. Bu, herkes için işe yarayan bir dünya yaratmaya çalışmakla ilgili. Feminist bir ekonomi inşa etmekten bahsederken, sadece kadınlar için işleyen bir mekanizmayı değil, bu dünyada yaşayan tüm insanları kapsayan bir ortam yaratmayı kastediyoruz, kadınlar ve erkekler için güvenli bir ortam. Topluluğumuz ve özerklik haklarımızla ilgilenen bir ortam, herkes için!
Tüm dünyanın yeni bir düzene ihtiyacı var. Bizim istediğimiz, hali hazırda sahip olduğumuzun bir kopyası değil, tamamen yeni bir düzen. Bunun yolu da uluslararası bir girişim olan feminist ekonomiden geçiyor. Peki neden feminist bir ekonomi kurmalıyız? Neden bunun için mücadele etmeliyiz? Sanırım Thomas Sankara’nın (Afrika’nın Che Guevera’sı olarak biliniyor) kim olduğunu herkes bilir. Bir alıntıyla hatırlatmak gerekirse o, “Kadınların özgürlüğü olmadan gerçek bir devrim yapılamaz” demişti. İşte en büyük sebep bu, tam da bu yüzden bizler feminist bir ekonomi yaratmak için çalışmalıyız. Devrimin hayalini kurarsak o devrim gerçekleşmez, kadınların geride bırakıldığı bir devrim tamamlanamaz. Bizler, feminist ekonomi sayesinde baskıdan ve sömürüden uzak bir dünya görmeye çalışıyoruz.
Tanzanya’da çeşitli hareketler ve yerel örgütler, feminist ekonomiye katkı sağlayan alternatifler yaratmak için çaba gösteriyor. Kadınlar tarımda gıda egemenliğinin değerlerine sahip çıkarken, kırsal bölgelerde ise ekolojik tarım temelli üretim yapmaya çalışıyor. Bizler, kendi yerel topluluğumuzu besleme amacıyla gıda üretirken, gıdanın sadece bir mal değil, bir hak olduğunu iddia ederek bunu yapıyoruz. Aynı zamanda üretirken çevremizi, kendimizi, çiftliklerimizi ve ülkemizi koruyoruz. Kurmak istediğimiz bu yeni düzende gıdayı metalaştırma düşüncesi ise neredeyse geçerliliğini yitirmiş durumda.
Dayanışma ekonomisi ile kırsal toplumlarımızın iş birliğine çok önem veriyoruz ve bunun temelinde “köy toplum bankaları” dediğimiz yapı var. Bu yapıların çeşitli modelleri olsa da, birçoğu sömürücü nitelikte. Bizim örgütümüzde ise, grupların kendi kendine yardım mekanizmaları ve ticari bankalardan daha iyi bir alternatif haline gelmesini sağlamak için dayanışma hareketlerine öncelik veren bir model var. Köy toplum bankaları, bu düzlemde kadınlara ve halka yardım etmek amacıyla kurulurken, kırsal bölgelerde doğayı sömüren ve kendi tabirleriyle “potansiyel yararlanıcı” olarak görmedikleri yoksul insanları görmezden gelen ticari bankalara bir alternatif olmayı hedefledi.
Tüm bunlarla birlikte bir diğer önemli mesele de turizm biçimleri. Tanzanya’da insanların gelip gezebileceği birkaç yer var ama bu form, hem çevreyi hem yerli kültürleri sömürüyor. Diğer yandan, bundan bağımsız olarak, Tanzanya’da Küçük Ölçekli Çiftçi Grupları Ulusal Ağı içinde, eko-kırsal turizm olarak adlandırılan, herkesin gelebileceği ve bir çiftçi evinde ziyaretçilerin hoş karşılanacağı bir alanımız var. Bu yöntemde, bir ziyaretçi olarak orada yaşıyorsunuz, siz çiftçilerin kültürlerini öğrenirken, çiftçiler de sizin kültürünüzü öğreniyor. Aynı zamanda bu yerel bölgede çoğunlukla ekolojik tarım temelinde yürüttükleri çiftçilik pratiklerine dair bilgi sahibi oluyorsunuz ve karşılığında sizi konaklayan aile ile yerel ağa hizmetleri için ödeme yapıyorsunuz.
Ekolojik tarım, iklim adaletine karşı mücadelede önemli bir çözüm yolu ve daha önemli olan ise yaptığımız eylemler. Örneğin, Kuzey'in yarattığı iklim krizi bizden bunu talep etti diye neden ağaç dikmek için harekete geçelim? Biz zaten ağaç dikiyoruz, ama onlar öyle yapmamızı söylediği için değil. Bunu yapıyoruz çünkü doğayla olan bağımızı biliyoruz. Hatta alternatiflere katkı sunan birkaç hareketin olduğunu da biliyoruz. Bazı zorluklarla da yüzleşiyoruz. Fakat bu zorluklar inandığımız şey için verdiğimiz mücadeleyi henüz durdurabilmiş değiller.
*Çeviri: Derya Doğan
*Kaynak: https://capiremov.org/en/analysis/building-feminist-economy-in-tanzania/