ben de diyorum ki sevgili fatma; seni o karakola götüren öfkeni ve kana bulanmış beyaz çiçekli tülbendini yerden toplayıp yola devam edeceğiz…
neden bilmiyorum ama sen bu dünyadan gittin gideli hep sana bir şeyler yazasım var ve neden bilmiyorum bütün yazdıklarımı yarım bıraktım, ilerlemedi. sonunda mektup yazmaya karar verdim, mektupla sanki daha kolay dolanabilirim kelimelerin ve duygularımın arasında. umarım sana ulaşacak yazdıklarım…
öncelikle çok cesur bir kadın olduğunu düşünüyorum fatma. cesaretine hayran kaldım, ağrı'nın uzak bir köyünde yaşayan altı çocuk doğurmuş (ihtimal çocukken evlendirilmiş) bir kadın olarak beyaz tülbendini başına dolayıp terliklerini ayağına takıp can havliyle gitmişsin karakola. canına tak etmiştir biliyorum, biliyorum zira kadınların hep canına tak eder ve giderler. hülya’nın da canına tak etmişti, hülya’yı (halaçkay) sonra anlatırım, bir ara…
yazılan haberlere göre karakolda tercüman olmadığı için derdini anlatamamışsın, oysa belki duymuşsundur bu ülkenin imzaladığı bir sözleşme var: istanbul sözleşmesi. eğer o sözleşmenin gerekleri yerine getirilseydi karakolda tercüman bulunduracaklardı senin şikâyetin esnasında, belki sen ölmeyecektin, bir bir anlatacaktın her şeyi… bir umut olacaktı, belki…
vali “biz 6284'ü uygulayalım mı dedik ama istemedi” diye bir açıklama yapmış. ben inanmadım sen zaten öyle bir şey olmadığını biliyorsun. öyle bir şey olsaydı zaten karakolda tercüman olurdu…
ben sadece senin söylediklerine inanırım, kim ne derse desin sadece sana… şimdi sen de yoksun ben bu bilgi eksiğimle baş başa sana mektup yazıyorum, yanlışlarım olursa bağışlarsın…
bir bilsen ne çok kadın senin ölümüne öfkelendi. o kadar öfkelendik ki senin ölümünle ilgili haberlere yayın yasağı geldi; neymiş efendim çocukların olumsuz etkilenirmiş. peki, bu yayın yasağını getirenler sen ölürken neredeydiler, sen öldüğünde çocukların etkilenmedi mi? babaları öldürürken, amcaları tecavüz ederken sokakta misket mi oynuyorlardı acaba? senin yüzündeki acıyı gözlerindeki hüznü görmediler mi sanki?
evet, çok öfkelendik. hiç merak etme ölen her kadın öfkemizi biliyor ve hiç mi hiç vazgeçemiyoruz “erkek şiddeti politiktir” demekten.
neden biliyor musun fatma, çünkü politik olmasaydı senin, adını anmayacağım, katilin erkek tecavüz eden kardeşini öldürürdü seni değil. hani sen onun namususun ya! ama seni öldürdü tecavüze uğradın diye. hele bir de karakola gittin, diye… hele bir de aile sırlarını ifşa ettin diye…
sen bu diyarlardan zorla gönderildiğin için duymadın, ben de yeni duydum, biz “aileerkil” bir halkmışız. öyleymişiz yani… kadınların üzerinde tepinen, gücünü bu tepinmeden alan “aileerkil” bir halk anlayacağın…
o kadar aile sever bir halk ki ölen kadınların neredeyse yüzde 70’i yakınları tarafından öldürülüyor, istismar da öyle çoğunlukla aile içinde gerçekleşiyor. diğer şiddet türlerini saymıyorum bile. aile severlermiş ama içinde kadın olmayan aileyi, ailenin anası ailenin bakıcısı, ailenin hamalı olan kadınlara bayılıyor halkın erkek tarafı. sevemedikleri aile içindeki kadınlar. biz onlara kadın düşmanı diyoruz işte bu nedenle.
evet fatma, binlerce kadın var senin ölümüne öfkelenen. bunun sana bir faydası yok diye düşünme. öfke iyidir hele kadınların öfkesi. seni o karakola götüren öfke, binlerce yıllık korkumuzu yendiren öfke.
işte, ben öfkeye güveniyorum ve bu öfke bana umut veriyor. ne zaman, of yeter desem, bu öfkeye sığınıyorum. merak etme ben takip ediyorum sinan altınmakas tutuklandı mı diye. senin katledilmenden sorumlu olan tecavüzcü. bugün bütün gün boyunca baktım hiç haber bulamadım, araştırmaya devam edeceğim, peşini bırakmayacağım, arkadaşlarım da öyle…
zira ben seni öldürenden çok sana tecavüz edene taktım…
sadece sen ve ben öfkeli değiliz on binlerce feminist ve kadın hareketinden kadınlar da çok öfkeli. böyle böyle ilerleyeceğiz, ilerliyoruz, öfkemiz çoğalıp güce dönüşüyor…
birçok kadın, erkek şiddetinin sonucunda yok olmasın, hayatlarına sahip çıkmak için öldürmek zorunda kalmasınlar diye günlerdir sokaklardayız ve “istanbul sözleşmesi yaşatır” diyoruz.
daha önce de yaptık sokaklara döküldük çocuk istismarı için, kürtaj için, emeğimiz için; özetle bize düşman her şey için. dünyanın yarısı bize düşman yarısı bizden yana. bakma sen kadınların erkekler gibi düşünüyor gibi görünmesine, hepsi gizli feminist senin gibi…
düşman olan diğer yarı şimdilik gücü elinde tutanlar… şimdilik… o nedenle yavaş ilerliyor ama sağlam adımlarla ilerliyor…
seni kadın düşmanlarının elinden alamadık, elinden alamadık ama geriye dönüp baktığımda çok yol kat ettik. bu gezegenin kadınları olarak kolay değil binlerce yıllık egemenlikle baş etmek. umutsuz olduğumdan değil zor olduğunu anlatmaya çalışıyorum sana. belki biraz mahcubiyet benimkisi…
o kadar çok şey yazacaktım ki sana, yine takılıp kaldım. ancak bu kadar dolanabildim kelimelerin arasında. erkeklerin kullandığı beylik sözler vardır ya ”kanları yerde kalmayacak” diye, hani “unutmayacağız bla bla bla…”, ben de diyorum ki sevgili fatma; seni o karakola götüren öfkeni ve kana bulanmış beyaz çiçekli tülbendini yerden toplayıp yola devam edeceğiz… merak etme emi…