Sahi Gül işini kaybederse ne yapacak, ya milyonlarca Gül ne yapacak? Kaç kadın şiddet görecek, öldürülecek, kaçı pazar artıkları toplayacak? Kadın yoksulsa ülke yoksuldur, insanlık yoksuldur, siyaset yoksuldur…
Yeni Yaşam Gazetesi’nin yeni kadın ekinden merhaba,
Pandemi’de zorlaşan yaşamlarımıza dair bir şeyler paylaşmak istiyorum sizlerle…
2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan Covid-19 virüsü, etkisi altına aldığı dünyayı sarsmaya devam ediyor. Milyonlar öldü, dünya ekonomisi çöktü, kadına yönelik şiddet yaşamın her alanında arttı.
Kapitalizm süreci fırsata dönüştürdü, ucuz emek cenneti yaratmak için milyonlarca emekçiyi işsiz bıraktı. Eğitim, sağlık sistemleri çöktü milyonlarca çocuk ve gencin geleceği bulanıklaştı, veliler öğretmenler kimse ne yapacağını bilmiyor.Güvenceli-güvencesiz-gündelik işlerde çalışan milyonlarca emekçi işini kayıp etti. Dükkana kilit vuran yüz binlerce esnaf var.
Virüs yasaklarında evler toplanma alanı olunca, erkekler için 7/24 kadınların canına okuma fırsatı doğdu. Dünya’da ve bizde yapılan araştırmalar ev içi şiddetin artığını gösteriyor. Kadınların bakım yükü de arttı, kreş ve okula giden çocuğun bakımı, hijyen şartlarının ayarlanması ve evden eğitim alan çocuğun da ev ödevleri kadınların sırtına bindi. Hasta ve yaşlı bakımı, virüs yayılmasını önleme için artan ev temizliği ve hijyen kuralları kadınları yordu. Kadınların sağlık ve psikolojileri de bozuldu.
Ülkeleri yöneten zengin diktatör liderler ise dünyayı küçültüp servetlerini daha da büyüttüler. Pandemi, yoksulluk ve şiddet sarmalı kadınlar için uçurum kenarı bir yaşam örüyor.
Tehlikenin farkında olan bazı ülkeler kadınların can güvenliğini korumak için bütçelerini genişlettiler. Almanya 30 milyon, Fransa 1,1 milyon Euro’yu, Kanada ise 40 milyon Doları bu işler için ayırdı.
Yoksulluğun ciddi boyutlara ulaştığı Türkiye’de ise 20 milyon insan günlük 39 TL ve 6 milyon insan 24 TL’yle geçinmeye çalışıyor ve bunların yarısından fazlasını kadınlar oluşturuyor.
Yaşamak ümidi kalmayan insanlar, intiharı çare görüyor. Dövizin ve enflasyonun kontrolsüz yükselişi kış mevsiminin çok daha zorlu geçirileceğine işaret ediyor. İşini kaybeden, ücretsiz izine çıkartılan (gizli) işsizler, yarı zamanlı çalışanlar doğal gaz, elektrik faturasını nasıl ödeyecekler?
Kimi hikayeler çok derindir…
Bu koşullarda yaşayan daha doğrusu yaşamayan çalışan bir kadın işçinin hikayesini paylaşmak istiyorum;
Her kadının inciten, yoran bir hayat hikâyesi vardır, bazısının ise çok derin… Gül 43 yaşında, sanayi işçisi. O daha altı aylıkken babası başka bir kadınla beraber olmak için onları terk etmiş. 20 yaşındaki genç annesinin kucağında dede evine gitmişler. Teyzeli, dayılı geniş bir ailede baba yokluğunu hissetmeden geçmiş çocukluğu.
Annesi daha çok genç, evlenmek isteyenler olmuş. Anne Gül‘ünü başka bir erkeğin evinde büyütmek istememiş, evlenmeyi reddedip ömrünü kızına adamış.
Hiçbir şeye yetişememek
Babası hiç arayıp sormamış, anne ve babasının boşanmasında mahkeme küçük miktarlı nafaka ödemesine karar vermiş onu da ödememiş, biriken nafaka için icraya verin diyenler olmuş. Ancak annesi kızını merak etmeyen, arayıp sormayan, görme zahmetinde dahi bulunmayan birisinin parası kızımın kursağından geçmesin, demiş…
Gül, katıldığı bir düğün töreninde amcasının eşi uzaktan birini göstermiş ona 'tanıdın mı?' diye sormuş. 'Tanımadım', diye cevaplamış Gül… Adam babasıymış, nereden tanısın, hiç görmemiş ki… Gül liseyi bitirdikten sonra dayılarına artık yük olmak istememiş. İşe girip çalışmayı ve bir ev tutmayı, o evde annesiyle birlikte oturmayı, hayal ediyormuş hep.
Çalışmış çalışmasına da umduğunu bulamamış, kazancı ne anneye bakacak ne de kira ödeyecek düzeydeymiş. Bu arada bir talibi çıkar, düzgün efendi biridir, Gül de huzur aramaktadır, kendine ait bir düzeni olsun istiyor ayrıca.
Evliğinin sürmesi için çocuk doğurması gerekiyor. O da doğuruyor; şimdilerde biri kız biri erkek iki çocuğu var. Eşinin hiçbir zaman güvenceli bir işi olmamış, pazarlarda haftada iki, üç gün çalışarak ekmeğini kazanıyor erkek.
Çocuklar büyüdükçe masrafı artıyor, sağlık problemleri çıkıyor; babanın sigortası olmadığı için sağlık hizmeti alamıyorlar, özele de güç yetmiyor.
Kadın yoksulsa ülke de yoksuldur
Gül, sigortalı bir işte çalışmaya karar veriyor. Hala baba evinde yaşayan annesini çocuklarına bakmak için yanına alıyor. Beş yıldır asgari ücretle çalışıyor, kira, faturalar, mutfak ihtiyaçları ve çocukların eğitim masrafları… Elbet yetmiyor. Yol parası vermemek için günde beş-altı kilometre yol yürüyor. Buna eklenen pazarcı eşin getirdiği bir miktar para ile beş kişilik aile geçinmeye çalışıyor.
Pandemi başladığından beri sokağa çıkma yasağının olduğu zamanlar hariç hep işe gitmiş. İşyerinde sürekli pozitif vakalar çıkıyor. Çok korkuyor evde tek böbrekli, tansiyon-şeker hastası annesi var. Oğlu da astım hastası evde cihazla rahatlatıyorlar. Eşi de koah hastası, ilaçlarını alamadığı için tedavisine devam edemiyor.
Gül, 'insanların alım gücü düştü, pazarcılığın tadı da kaçtı' diyor. Eşi şimdilerde giysi satıyor, rica minnet başkalarının aracıyla taşıdığı bir çuval giysiyi satmak için bir de tezgâha kira veriyor. Tezgâh kirasını çıkaramadığı günler oluyormuş…
Artık gitmesini istemiyorum zaten hasta, diyor. İşyerinde işten çıkartmalar başlamış bu arada her an çıkartılacağım korkusu yaşıyor, önümüz kış doğal gaz faturası var bir de. Çocuğun astımından dolayı evin iyi ısıtılıp, havalandırılması gerekiyor. 'İşten atılırsam ne yaparım ben' diye soruyor. Sahi Gül işini kaybederse ne yapacak, ya milyonlarca Gül ne yapacak, ya ücretli çalışamayan, evine para girmeyen, yardımlarla geçinmeye çalışan Güller ne yapacak?
Kaç yoksul yuva, kaç kadın şiddet görecek, hatta öldürülecek, kaçı pazar artıkları toplayacak? Kaçı kulağına açım, diyen çocuğunun feryadıyla ayakta kalabilecek? Kadın yoksulsa ülke yoksuldur, insanlık yoksuldur, ahlak yoksuldur, siyaset yoksuldur.