Barış gazeteciliği, şiddet yerine barışçıl çözümlere odaklanan, var olan döngüyü kırıp barışın inşasına hizmet etmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. Daha çok çözüm odaklı bir dil kullanan barış gazeteciliği, özellikle “öteki-biz” tanımlarından uzak, toplumun tüm kesiminin sesini yansıtan, kışkırtmayan bir odağı esas alır
“Barış gazeteciliği, eril, militarist dile karşıdır. Barış gazeteciliğinin kadın odaklı olması gerekiyor. Kadınlar savaş döneminde uğradıkları tecavüzler, kaybettikleri çocuklar üzerinden haber oluyor ama barışın yapıcıları arasında bulunmuyor. Yaşadıkları sürecin dışında tutuluyor.”[1]
Basının ifade özgürlüğü; devlet ve iktidarların pratiklerini sorgulayıp, toplumun ve bireylerin bilgiye serbestçe erişmesini, fikirlerini özgürce ifade etmesini desteklemesi açısından önemli bir mecra olmaktadır. Demokrasinin temel taşlarından olup, kamuoyu oluşturma, toplumun gündemini belirleme noktasında kilit rol oynar. Burada basının ifade özgürlüğü ve rolüne değinmenin nedeni içerisinde bulunduğumuz Barış ve Demokratik Toplum Süreci’dir. Malum ülkede bir yılı aşkın süredir bir süreç yürütülmekte ve bu süreçte siyaset kadar dikkat çeken mecra medya olmaktadır. Çünkü bu mecranın oynayacağı rol, sürecin nasıl, hangi yol ve yöntemlerle ilerleyeceği hususunda önemli olmaktadır. Kullanılan dil ve atılan manşetler medyanın barıştan ne anladığı açısından önemli bir sınav olmakla birlikte Kürt sorununa bakış açısını göstermektedir.
Gelinen aşamada ülkenin ihtiyaç duyduğu temel şeyin demokrasi ve toplumsal barış olduğu hususunda herkes hem fikir. Ancak bu barışın baş aktörü Kürt olduğunda kendini “muhalif” olarak tanımlayan kesimin önemli bir kısmın da, ana akım medyadan aşağı kalmayan bir tutum sergilemesi cumhuriyetin kuruluşundan gelen kodlardan bağımsız olmadığı, ana kaynağının ise milliyetçilik olduğu tartışılmazdır. Çünkü ezilen, katledilen, ikinci sınıf muamelesi gören ve hatta varlığı dahi tartışmalı hale getirilen Kürt, yön veremez. Savunulacak bir hakkı varsa onu da adına yanındaki “Türk dostu” savunur. Onun adına konuşan da, barışı inşa eden kesim de muhakkak vardır. Ana akım medya ve “muhalif” denilen bu kesimin “gelecek yüzyılı belirleyecek bir inşayı Kürtlerin inşa edemeyeceği” mutabakatının buradan geldiği aşikar. Bu düşünceden dolayı her iki kesimin farkı ortadan kalkmaktadır. Burada üst perdeden yükselen sese inat barışı sahiplenmek ve savunmayanların neye hizmet ettiğini görünür kılmak asıl sorumluluk olmaktadır.
Hayatın her alanında karşıtlık sürdürüldükçe medya ve habercilik; eşitlik, özgürlük, demokrasi ve toplumsal barışın inşasında da geciktirilmesinde de ve hatta sabote edilmesinde de kilit rollerden birini oynamaya devam edecektir. Bu noktada önemli olan barış gazeteciliğidir. Barış gazeteciliği, şiddet yerine barışçıl çözümlere odaklanan, var olan döngüyü kırıp barışın inşasına hizmet etmeyi amaçlayan bir yaklaşımdır. Daha çok çözüm odaklı bir dil kullanan barış gazeteciliği, özellikle “öteki-biz” tanımlarından uzak, toplumun tüm kesiminin sesini yansıtan, kışkırtmayan bir odağı esas alır. Ancak bakıldığında medya; Özgür Basın ve çok az bir kesimi çıkarttığımızda dengelerle birlikte pozisyonunu değiştirerek, kutuplaştığı ve kendiyle birlikte toplumu da kutuplaştırdığı pozisyondan çıkmış değil. Sektördeki erkeklik hali de göz önünde bulundurulduğunda kadın gazetecilere düşen rol daha da açığa çıkıyor. Barış gazeteciliğinde kadınların göstereceği performans sürecin akış yönünü belirleyeceği kuşkusuzdur. Çünkü barış gazeteciliği, eril, militarist dile karşıdır. Barış gazeteciliğinin kadın odaklı olması gerekiyor. Kadınlar savaş döneminde uğradıkları tecavüzler, kaybettikleri çocuklar üzerinden haber oluyor ama barışın yapıcıları arasında kadınlar bulunmuyor. Yaşadıkları sürecin dışında tutulabiliyor. Savaşlar erkeklik dünyasının icraatı ise barışın kadınların eseri olması bir sorumluluk olmaktadır. Unutulmamalı ki bu yüzyılda barışın ıskalanmasında bu kesim kadar toplumu “zehir” kusan bir zihniyetin insafına bırakanlar da sorumlu olacaktır.
Son Not:
[1] Prof. Dr. Sevda Alankuş “Barış Gazeteciliği/Hak Haberciliği” başlıklı sunumundan

