Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Kadınların Özgürlük Mücadelesi Karşısında Devletin Değişmeyen Yüzü

Halide Türkoğlu Halide Türkoğlu
23 Kasım 2025
Yazı
0
Kadınların Özgürlük Mücadelesi Karşısında Devletin Değişmeyen Yüzü
0
SHARES
25
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Şiddetsiz bir yaşamı örgütlemenin özneleri olarak barışın nasıl olması gerektiğini, demokratik toplumun nasıl bir yaşamı toplumsallaştırmak olduğunu yine mücadele hatlarımızdan referans alarak örgütlemekteyiz. İşte bu yüzden bu süreç biz kadınların hakikati için önemli. Bu süreç kimsenin tekelinde bir süreç olamaz. Kadınların ve halkların özgür yaşama duyduğu umudun ve barışın süreci hiçbir iktidara teslim edilemez

Kadınların yaşadığı ayrımcılık ve şiddet biçimleri erkek egemen kapitalist sistem içerisinde yeniden üretilen ve yapısal bir olgudur. Devletler şiddetin biçimlerini politika haline getiren kurumların başında gelmektedir. Günümüzde ulus-devletler cinsiyetçilik ideolojisini yaşamın her alanında görünmesinin, toplumun bütün kurumlarında egemen ideoloji olarak varolmasının kutsal çağrıcısıdır.

Kadınların mücadelesi şiddeti ve eşitsizliği besleyen tüm kurumsal yapıların değişmesine yönelik bir mücadeledir. Yaşadığımız şiddet en yakınımızdan en uzağımızdaki erkekler tarafından gelmektedir. Bazen televizyonda kadına yönelik şiddetin ve hakaretin sıradan bir kurguymuş gibi gösterilmesi filmlerde, dizilerde şiddet gündelik yaşamın bir kurgusu, gerçekliği olarak pekiştirilmektedir. Bir öğretmenin, müdürün, sağlıkçının, esnafın ya da siyasetçinin kadına yönelik şiddeti nasıl örgütlediği artan kadın cinayetlerinde ve kadın emeğinin sömürüsünde kendini tekrar tekrar göstermektedir.

Özellikle son iki yüzyılda kadınların bu erkek egemen kapitalist sistem ve ulus-devletlerin cinsiyetçi politikalarına karşı mücadelesi çok yönlü kazanımlar elde edilmesini sağlamıştır. 21.yüzyılda dünyada kadın mücadelesi bulundukları yerellerden küresel bir değişimin rüzgarını kimi zaman estirse de hükümetlerin baskıcı ve cinsiyetçi politikaları küresel bir kadın düşmanlığını yeniden üretmek için her gün yeni saldırılar ve stratejiler geliştirmektedir.

23 yıllık AKP iktidarının, kadınların mücadeleyle elde ettiği tüm kazanımları hedef alması da AKP iktidarının tek adam rejiminden bağımsız olmadığı ve egemen erkek kültürünün özgür ve eşit kadın kimliğinin toplumsallaşmasına yönelik bir savaş halidir. Eşbaşkanlık sistemini kayyumlar eliyle ortadan kaldırmaya çalışması, kadın siyasetçilerin cezaevlerinde tutsak edilmesi, akabinde İstanbul sözleşmesini fes etmesi, diyanet eliyle kadınların insan haklarına, medeni haklarına saldırıları fetvalarla yürütmesi, yargı paketleri ile kadınları hedef alması, en sonunda da 2025 yılını aile yılı ilan ederek, kadın mücadelesiyle aile kurumunu karşı karşıya getiren bir söylem ve politikayı örgütlemesidir.

Cumhurbaşkanının tek bir imzayla İstanbul Sözleşmesinden çekildiği gün erkekler kadınları öldürme hakkını gördü. Yargı süreçlerinde mahkemeler cezasızlık politikalarını devreye koydu. Eğitim politikalarında cinsiyetçi müfredata ve yönetmeliklere başvuruldu. Adından kadının çıkarıldığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ailenin bütün yükünü, bakımını ve yoksulluğunu kadınların üzerine yıktı. Adeta bütün bakanlıklar kadınları yok saymakla kalmadı kadınların iradesine, bedenine, emeğine, varlığına ve yaşam hakkına göz diken politikaları hayata geçirmenin kararını aldılar. Artan kadın cinayetlerinin sayısını az göstererek, belirsizleştirmenin yanında artan şüpheli kadın ölümlerin ve kayıp kadınların dosyalarının açılmadan kapanması kadınlara yönelik cezalık politikasının yöntemi haline gelmiştir.

2025 yılında kadın mücadelesinin temel gündemleri bu saldırılara karşı ortak mücadeleyi büyütmek oldu. 2025 yılında Kadınlara yönelik sistematik saldırıların olduğu bu dönemde uzun yıllardır Kürt kadın hareketi, Türkiye kadın hareketi, feminist kadınlar, sosyalist kadınlar savaş karşıtlığındaki tarihsel deneyimleri ile birlikte barış için mekanizmalarını oluşturdular. Barış ve demokratik toplum süreci kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinde önemli bir eşik.

Barışın toplumsallaşmasında elbetteki demokratik değişim ve dönüşümlere ihtiyaç var. Savaş ve çatışma odaklı siyaset en çok kadınların yaşamlarına, bedenlerine ve kazanımlarına saldırdı. Bugün bu ülkede kadınlara yönelik savaş devam etmektedir. Bu savaş fiziksel olduğu kadar özel ve ideolojik bir savaştır. Bunun karşısında ancak kadınların, halkların, kimliklerin, inançların özgür ve eşit bir yaşamın mücadelesiyle toplumsal bir barışın ve demokrasinin inşasını sağlayabiliriz. Barış ve demokratik toplum sürecinin mücadele ve inşa gücü kadın mücadelesinden ayrı bir yerde düşünülemez.

Sayın Öcalan’ın barış ve demokratik toplum çağrısını kadınlarla birlikte tartışmak, yerelden örgütlenmeleri inşa etmek kadınların ortak geleceğini birlikte tahayyül etmesidir. Geçmişten bugüne biriktirdiğimiz deneyimlerden referans alarak tekçi, erkek egemen, gaspçı sisteme karşı kadın özgürlükçü toplumsallığı çoğaltmak için bu sürecin öznesiyiz dedik.

Şiddetsiz bir yaşamı örgütlemenin özneleri olarak barışın nasıl olması gerektiğini, demokratik toplumun nasıl bir yaşamı toplumsallaştırmak olduğunu yine mücadele hatlarımızdan referans alarak örgütlemekteyiz. İşte bu yüzden bu süreç biz kadınların hakikati için önemli. Bu süreç kimsenin tekelinde bir süreç olamaz. Kadınların ve halkların özgür yaşama duyduğu umudun ve barışın süreci hiç bir iktidara teslim edilemez.

Çünkü biliyoruz ki barışı ve demokratik toplumun inşasının konuştuğumuz bugünlerde iktidar olan, erkek egemen akıl ve sermaye savaşa ve ranta yüzünü dönmeye hazır örgütlü bir sistemdir. Bir yandan Kürt sorunun demokratik çözümü ve cumhuriyetin demokratikleşmesi meselesi kadınların temel gündemiyken, hemen karşısında iktidarın aile bakanlığının ve savunma sanayisinin ortak çalıştığı da aşikardır.

17. Uluslararası Savunma Sanayi Fuarına Aile bakanının katılması ve Aile yılı standını açması savaş ve aile politikalarının stratejik iş birliğidir. Bütçesini savunma ve güvenlik politikalarına ayıran bir iktidar gerçekliği var. Nüfus politikalarını ve 10 yılı Aile politikalarına ayıran bakanlık ucuz iş gücü ve militarizmin asker arayışını gelecek projeksiyonu olarak göstermektedir.

Kadınlara yönelik özel ve ideolojik savaş Kürdistan’dan Türkiye’nin her yerine her hanesine yayılmış durumdadır. Genç kadınların uyuşturucu ve fuhuşa sürüklenmesi her kentin temel gündemi olurken; yapılan itirazlar, teşhirler ise cezasızlıkla sonuçsuz bırakılmak istenmektedir. Çünkü çeteleşme artık bildiğimiz karanlık yer altının mafya erkekleri, görünmeyenler olarak yaşamamaktadır. Her kentin her mahallenin sokaklarında genç erkeklerin çeteleşmeye sürüklenmesi toplumun çökertilmesi, değerlerinden uzaklaşması demektir. En çok kadınlar hedef alınmakta ve en çok kadınlar taciz, tecavüz, uyuşturucu ve fuhuş tehdidiyle yaşamaktadır. Demokratik toplum örgütlü toplum gerçeği ile devletin cezasızlık politikalarına karşı kendi toplumunu demokratik değişim ve dönüşüme götüren toplum gerçeğidir. Bu örgütlenme biz kadınların barışa ihtiyaç duyduğu kadar demokratik yaşamı örgütlemeye olan yaşamsal bir ihtiyaçtır.

Erkek-devletin kadınların mücadelesine yönelik saldırılarına karşı bütünlüklü bir mücadele ve örgütlenme egemenin sınırlarını ve tahakkümünü elbetteki yıkacaktır. Devletin kadınların yaşamına gölge etmesinin önüne geçecektir. Devletin demokratik değişimi kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesinde asıl sınavını vermiş olacaktır.

Etiketler: 25 Kasım25 kasım kadına Şiddetle Uluslararası Mücadele GünüFeminizmKadın DayanışmasıKadın MücadelesiSayı 143
Önceki İçerik

Tertele Hazırlık Sürecinde Kızılbaş Kadınlara Yönelik Raporlardan Sızan Nefret

Sonraki İçerik

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Tarihsel Süreç: İlk Adımlardan Günümüze

Sonraki İçerik
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Tarihsel Süreç: İlk Adımlardan Günümüze

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Tarihsel Süreç: İlk Adımlardan Günümüze

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.