Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Barış Anneleri Konferansı Sonuç Bildirgesi 18-19 Ekim 2025

Barış Anneleri Barış Anneleri
9 Kasım 2025
Sonuç Bildirgesi, Yazı
0
Barış Anneleri Konferansı Sonuç Bildirgesi 18-19 Ekim 2025
0
SHARES
9
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Anneler olarak sözümüz yalnızca evlat acısının değil; kadın özgürlük mücadelesinin, halk vicdanının ve toplumsal adalet arayışının da taşıyıcısıdır. Cenazelerimiz kargo kutularında yollandı, mezarlarımız tahrip edildi, dini vecibelere göre son görevlerimiz engellendi, cenazelerimiz panzer arkasında yerde sürüklendi, çıplak cenazeler teşhir edildi, yas tutma hakkımız gasp edildi; yine de ısrarla barış demekten vazgeçmedik

12 yıl aradan sonra Amed’de gerçekleştirdiğimiz konferans öncesinde 13 şehirde yerel toplantılar yapıldı; bu toplantılarda belirlenen 250 delegenin katılımıyla konferansımız gerçekleşti. Bu konferans sadece bir hatırlama veya anma zemini değil, toplumsal barışın tarihsel inşasına yeniden başlama iradesinin ilanıdır. Bizler bu beyanı varoluşumuzun onurlu mücadelesinde katledilen, kaybedilen, bedel ödeyen herkese ve yolumuzu aydınlatan Önderliğimiz Sayın Abdullah Öcalan’a ithaf ediyoruz.

Ortadoğu’da yürütülen kirli savaşta sadece devletlerarası çıkarlar gözetilmemekte; aynı zamanda halkların hafızası, kimliği ve yaşam hakkı üzerinden bir tasfiye amaçlanmaktadır. Kadın bedeni, dili, emeği ve varlığı bu savaşın ilk hedefi olmaktadır. Bu nedenle kadının direnişi, sadece bu savaşa değil; bu savaşı var eden erkek egemen sisteme ve ulus-devlet şiddetine karşıdır. Mücadelemiz bu temelde, barışın ilk sesi, vicdanı ve toplumsal hafızasıdır.

Halkımız, yüz yıldır süregelen inkar, imha ve asimilasyon siyasetiyle sistematik olarak çözüm dışı bırakılmıştır. Çözümde ısrarla muhatap arayan ve her fırsatı barış için diyaloğa, müzakereye dönüştürmeye çalışan Sayın Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı, halkların kendi kendini yönetme hakkına dayanan çok katmanlı bir toplumsal yeniden yapılanma tasarısıdır. Bu çağrının hayata geçmesi adına atılacak ilk adım, Sayın Abdullah Öcalan’ın başlattığı süreci özgür koşullarda devam ettirmesinin sağlanmasıdır. Bu, yalnızca hukuki bir zorunluluk değil, siyasi barışa dair iddianın gerçeklik ölçütüdür. Biz Barış Anneleri’nin bu sürece yaklaşımı, başımızdaki tülbent kadar beyaz, açık ve nettir. Barış Anneleri olarak, barış çağrısının toplumsallaşmasının ve onurlu, kalıcı bir barışın tesisinin öncelikle güçlü, demokratik bir topluma dayalı örgütlenme ile mümkün olduğunun bilincindeyiz. Bu bilinçle, her yerde komünlerin yaygın bir şekilde örgütlenmesinde öncülük rolümüzü sürdürmeye kararlıyız.

Sayın Öcalan ile halklar arasındaki doğrudan temasın yeniden tesis edilmesi bugün, barışın toplumsallaşmasının ilk şartıdır. Fiziki görüşme ve müzakere koşullarının sağlanması, barış girişimlerine yönelik inancı da pekiştirecektir. Barış ve Demokratik Toplum Çağrısıyla birlikte Kürdistan’da ve dünyanın birçok yerinde bu çağrıya verilen olumlu destek ile PKK’nin zaman kaybetmeden attığı somut adımlar açıkça göstermiştir ki, Sayın Öcalan baş müzakereci ve temel muhataptır. Barışın baş muhatabının tutsak olması kabul edilemez Bizler, kendi özgürlüğümüzü onun özgürlüğünde görüyoruz. Umut hakkı bir lütuf değil, hukukun emrettiği bir haktır ve derhal hayata geçirilmelidir. Zindanlardaki tüm siyasi tutsaklar derhal serbest bırakılmalı; hasta tutsaklara yönelik insanlık dışı uygulamalara son verilmeli, idare ve gözlem kurullarının, ATK’nin keyfi uygulamaları ortadan kaldırılmalıdır.

Barış sürecinin bir başka önemli adımı da gerillaların demokratik siyasete katılımıdır. PKK, barış sürecinde silah yakma eylemiyle tutumunu çok net ortaya koymuştur. Buna karşılık demokratik siyasete aktif katılım, bu meşru direnişin siyasal alanda temsil edilmesi talebidir. Gerillanın sesi barış masasında yankı bulmadıkça, gerçek çözüm olanaksızdır. Bu nedenle, bu konuda yapılacak yasal ve anayasal düzenlemeler barışın samimiyeti kadar, devletin tarihiyle yüzleşmesinin de bir gereğidir. Ve bugün, barışın bir tarafının “terör” kavramını fırsatı buldukça tekrar etmesi, sadece bir söylem sorunu değil, halkın bütün tarihiyle birlikte kriminalize edilmesidir. Bu kavramın tekrar tekrar kullanımı bir zihniyet sorunudur ve bu sorun
barışın önüne engel olarak çıkacaktır. Terör söylemi, devletin inkâr refleksidir. Terörle itham edilenler kızlarımız, oğullarımız, kardeşlerimiz, ailelerimizdir. Barışın dili özenle kurulmalıdır.

Anadil ise bir halkın yaşayan tarihidir; nesilden nesile aktarılan sözlü hafızasıdır. Meclis Komisyonu’nda Kürtçe konuşmamızın engellenmesi, yalnızca bireysel bir hak ihlali değil; aynı zamanda Kürt halkının toplumsal hafızasının kamusal alana taşınmasına yönelik bir engeldir. Konferansımız, 21. yüzyılda, kendi anadilimizde yaşadıklarımızı ifade etmemizin engellenmesinin kabul edilemeyeceğini değerlendirmiştir. Biz anneler, her şeyden önce anadilimize saygı gösterilmesini istiyor ve dilimizin tanınarak anayasal güvence altına alınması için yürüttüğümüz mücadeleyi büyütme kararlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz. Anadilde eğitim hakkının tanınması, kamusal alanda Kürtçe dilinin statüsünün olması ve anadilimizin anayasal güvence altına alınması, barışın toplumsallaşması ve kalıcılaşması açısından şarttır.

Barış, devletten beklenen bir lütuf değil, halklar tarafından birlikte kurulan yeni bir yaşam iradesidir. Ve bu iradenin siyasal, toplumsal ve tarihsel temeli, Kürt halkının ulusal birliğini inşa etme yeteneğindedir. İçinden geçtiğimiz tarihsel süreç ve bu yüzyılın dinamikleri, Kürt halkının önemli kazanımlar elde ettiği bir döneme işaret ediyor. Daha büyük kazanımların eşiğindeyiz; tam da bu nedenle, mevcut kazanımları korumanın, büyütmenin ve kalıcılaştırmanın en temel şartı ulusal birliktir. Bu birlik, ayrıca barışı toplumsallaştırma ve demokratik toplumu inşa etme
kudretindedir.

Anneler olarak sözümüz yalnızca evlat acısının değil; kadın özgürlük mücadelesinin, halk vicdanının ve toplumsal adalet arayışının da taşıyıcısıdır. Cenazelerimiz kargo kutularında yollandı, mezarlarımız tahrip edildi, dini vecibelere göre son görevlerimiz engellendi, cenazelerimiz panzer arkasında yerde sürüklendi, çıplak cenazeler teşhir edildi, yas tutma hakkımız gasp edildi; yine de ısrarla barış demekten vazgeçmedik. Konuşulması gereken çok hakikat, yüzleşilmesi gereken çok acı yaşanmıştır. Tüm bu yaşanmışlıkların sorumlusu
devlet annelere özür borçludur.

Biliyoruz ki acı, kimlik tanımaz; yas, adres sormaz. Ve yine biliyoruz ki, barış kuşu tek kanatla uçmaz. Bu topraklarda yaşamını yitiren her evlat, hepimizin kalbinde bir yaradır. Bizler, çocuklarımızın silah yakma merasimine şahitlik ettik. Tarihsel ve bir o kadar da kararlı bir tutum olarak değerlendirdiğimiz bu eylemle her kesimin bu tutumu doğru okuması ve artık çocuklarımızı değil silahları gömeceğimiz bir süreci hep beraber inşa etmenin sorumluluğuyla yaklaşmaya çağırıyoruz. Evladını yitirmiş tüm asker ve polis annelerine sesleniyoruz: Gelin, barışta buluşalım. Gelin, evlatlarımızın geleceğini birlikte koruyalım. Acıda birleşen annelerin sesi ortaklaşırsa gerçek ve kalıcı bir barış inşa edilebilir.

Tarihi bir dönemeçte, elimizi uzatsak dokunacağımız yakınlıkta olan barışın mimarı Sayın Abdullah Öcalan ile yapılacak görüşmeler hayati önem taşımaktadır. Konferansımız, Meclis’te barış ve kardeşlik için kurulan komisyonun öncelikli görevinin Sayın Öcalan ile görüşme sağlaması gerektiğini vurgulamaktadır. Bizim de beklentimiz, barışı konuşabilmek ve demokratik bir toplumun inşası için üzerimize düşeni yapabilmek adına İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile görüşebilmektir. Umudu büyüten ve halkların önüne barışın yol haritasını koyan Sayın Abdullah Öcalan şahsında, başta İmralı olmak üzere tüm siyasi tutsakları selamlıyoruz. Bizler inanıyoruz ki: Barış iradesi halkta, kadında vardır. Bu yol yürünürse, kazanacak olan bütün insanlık olacaktır.

Etiketler: BarışBarış AnneleriBarış Anneleri İnisiyatifiBarış ve Demokratik Toplum ÇağrısıKadınların barış mücadelesiKürt kadın mücadelesiMücadeleSayı 141sonuç bildirgesi
Önceki İçerik

Anadil ve Kadın Kültürü: Üretilmiş Şiddet Diline Karşı

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.