Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast
No Result
View All Result
Jin Dergi
No Result
View All Result

Yerelden Başlayan Bir Devrim: Kadın Politikasıyla Demokratik Toplum İnşası

Eylem Saruca Eylem Saruca
18 Mayıs 2025
Yazı
0
Yerelden Başlayan Bir Devrim: Kadın Politikasıyla Demokratik Toplum İnşası
0
SHARES
187
VIEWS
Facebook İle PaylaşTwitter İle Paylaş

Yerel meclisler ve mahalle komünleri aracılığıyla kadınlar, çocuklar ve toplumun tüm kesimleri sürece katıldıkça; yerel yönetimler sadece halk için değil, halkla birlikte çalışan demokratik yapılara dönüşmüştür. Özellikle kadınlar, bu yapıların taşıyıcısı olmuş; kimi zaman kayyumlarla dağıtılmak istenen bu halk meclislerini yeniden kurarak direnmiş ve yaşamı örmeye devam etmiştir

Demokratik bir toplum inşası, yalnızca seçim sandıklarıyla değil; yaşamın her alanında eşitliğin, katılımın ve özgürlüğün örgütlenmesiyle mümkündür. Yerel yönetimler, halkın kendini doğrudan ifade ettiği, yaşamını birlikte planlayıp dönüştürdüğü en önemli zeminlerden biridir. Bu nedenle yerel yönetim mücadelesi, aynı zamanda demokratik toplum mücadelesidir. Ve bu mücadelenin en güçlü aktörleri kadınlardır. Çünkü kadınlar yalnızca kendi yaşamlarını değil; içinde yaşadıkları toplumun tamamını adalet, dayanışma ve özgürlük ilkeleriyle yeniden örmeye taliptir.

Kadınlar, tarihin uzun sessizliğinde görünmeyen emekleriyle toplumun yükünü taşıdı. Ancak bu yük yalnızca ev içiyle sınırlı kalmadı; yaşamın her alanında kadının emeği, aklı ve direnci vardı. Bugün, bu görünmeyen emeği görünür kılan, eşitlik mücadelesini yaşamın her hücresine işleyen bir yaklaşım olarak kadın odaklı yerel yönetim anlayışı giderek daha güçlü bir zemine oturuyor. Bu anlayış, yalnızca kadınların ihtiyaçlarını gözeten hizmetleri üretmekle sınırlı değil; toplumsal yapıyı kökten dönüştüren, cinsiyet eşitsizliğini sorgulayan ve yeniden inşa eden bir politik hattı da içeriyor.

Yerel yönetimler, devletin en tabana yayılan, halkla en doğrudan ilişki kuran kurumsal yapılarıdır. Kadınlar için bu yapı hem mücadele hem de yaşamı dönüştürme alanıdır. Kadın özgürlük mücadelesinin bir parçası olan yerel yönetim deneyimleri, yalnızca kadınlara hizmet üretmekle kalmaz; aynı zamanda erkek egemenliğini sorgulayan ve alternatif bir toplumsallığı örmeye çalışan politik adımlar içerir. Yerel yönetim sadece bir idari alan değil, kadın özgürlük paradigmasının yaşamsallaştığı, ete kemiğe büründüğü bir zemindir.

Bu anlayış, özellikle Diyarbakır gibi kadın özgürlük perspektifiyle belediyeciliği hayata geçiren kentlerde güçlü bir şekilde yaşama geçmiştir. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Eşbaşkanlık Sistemi’yle kadınların karar alma süreçlerine eşit biçimde katılımını sağlamış; Kadın Politikaları Daire Başkanlığı, kadın merkezleri, kadın sığınma evleri ve kadınlara yönelik çok dilli danışma hizmetleriyle bu yaklaşımı kurumsallaştırmıştır. Belediyeye bağlı kurulan Kadın Meclisi hem belediye politikalarını denetlemiş hem de kadınların gündemini doğrudan karar süreçlerine taşımıştır.

Kadın bakış açısıyla yürütülen yerel yönetim politikaları, yalnızca kreş ya da sığınma evi açmakla sınırlı değildir. Güvenli sokaklar, ulaşılabilir hizmetler, toplumsal bakımın kamusallaştırılması, şeffaf bütçeler, katılımcı planlama süreçleri gibi konular, kadınların yaşamına doğrudan dokunur. Kadınların yerel yönetimlerde temsiliyeti ise yalnızca sayısal bir varlığa indirgenemez; asıl mesele, karar alma süreçlerine kadın bakış açısının nüfuz edebilmesidir.

Bu anlayış, eşbaşkanlık sistemiyle somut bir forma kavuşmuş, kadınların sadece görünür değil, etkili ve dönüştürücü hale gelmesini sağlamıştır. Kadınlar, karar alma süreçlerinin eşiğinde bekleyen değil, kararın öznesi olmuştur. Belediyelerde kurulan Kadın Politikaları Müdürlükleri, Kadın Danışma Merkezleri, Kooperatifler, Kadın Yaşam Evleri gibi yapılar, bu dönüşümün araçlarıdır.

Somut örneklerle ifade etmek gerekirse, Batman Belediyesi’nin 2014 yılında kurduğu Kadın Politikaları Müdürlüğü üzerinden geliştirilen çok yönlü programlar kadınlara dönük hukuki danışmanlık, şiddetle mücadele hattı, kadın istihdamı için meslek edindirme atölyeleri ve kadın kooperatiflerinin desteklenmesi kente sadece hizmet sunmakla kalmamış, aynı zamanda kadınların özneleştiği bir sosyal örgütlenmeyi de güçlendirmiştir.

Benzer biçimde Nusaybin Belediyesi’nin, yerel meclis sistemi içerisinde çocuk meclislerinden kadın mahalle komünlerine kadar yaygınlaştırdığı yapı, toplumun tüm kesimlerinin yerel yönetime doğrudan katılımını sağlamıştır. Bu katılım sadece temsili değil, aynı zamanda denetleyici ve kurucu bir rol oynamıştır. Kadınlar, bu meclisler aracılığıyla sadece belediyeye talepte bulunan değil; kenti yeniden tasarlayan, eşitliği önceleyen aktörler haline gelmiştir. Böylece yerel yönetimler, toplumsal cinsiyet adaletinin kurumsallaştığı alanlara dönüşmüştür.

Bu anlayış, sadece birkaç belediye örneğiyle sınırlı değildir. Örneklediğimiz pratikler, Kürt kadın hareketinin onlarca yıllık deneyiminden süzülen, sayısız kadın öznesiyle yürütülen ve farklı coğrafyalarda karşılık bulan yüzlerce uygulamadan yalnızca birkaçıdır. Kürt kadın hareketinin öncülük ettiği bu yerel yönetim anlayışı; erkek-devlet yapısına karşı kadın dayanışmasını, merkezileşmiş yönetime karşı yerel özyönetimi, kimliksizleştirmeye karşı çok dilli ve çok kimlikli yaşamı esas almıştır.

Bu örnekler gösteriyor ki, kadınların yerel yönetime dahil olması; sadece bir yönetim modeli değil, aynı zamanda yeni bir yaşam biçiminin inşasıdır. Belediyelerde kadınlar, doğayı, toplumu, dayanışmayı, çok kimlikliliği ve çok dilliliği içeren politik bir vizyonla hareket etmiş; erkek-devlet aklının dışında, toplumsal vicdanı merkeze alan bir belediyecilik ortaya koymuştur.

Yerel meclisler ve mahalle komünleri aracılığıyla kadınlar, çocuklar ve toplumun tüm kesimleri sürece katıldıkça; yerel yönetimler sadece halk için değil, halkla birlikte çalışan demokratik yapılara dönüşmüştür. Özellikle kadınlar, bu yapıların taşıyıcısı olmuş; kimi zaman kayyumlarla dağıtılmak istenen bu halk meclislerini yeniden kurarak direnmiş ve yaşamı örmeye devam etmiştir.

Bugün, kadın odaklı yerel yönetimlerin hayata geçirdiği her adım; bir kadının hayatta kalması, bir çocuğun şiddetsiz büyümesi, bir mahallenin dayanışmayla ayağa kalkması anlamına geliyor. Bu adımlar sessizdir belki ama kurucudur. Gürültülü değil ama kalıcıdır. Bu yüzden “toplumun sessiz devrimi” diyoruz. Kadınlar belediyelerde, mahalle meclislerinde, sokaklarda ve karar mekanizmalarında yer aldıkça toplumun sesi değişiyor. O ses daha adil, daha şefkatli, daha özgür bir yaşamı çağırıyor.

Kadınlar, bu değişimin parçası olmayı bir görev değil, bir varoluş biçimi olarak görüyor. Çünkü kadınlar yönettiğinde yalnızca belediyeler değil; toplumsal ilişkiler, kültür, aidiyet ve yaşam biçimleri de değişiyor. Bu değişim eşitlik için, özgürlük için, yaşamı birlikte kurmak için büyüyor.

Kadın özgürlük çizgisi, yerel yönetimlerde kurduğu her kadın politikası birimiyle, her kooperatifle, her sığınma eviyle, her çocuk kreşiyle bir ütopyanın küçük örneklerini inşa etti. Sessiz devrimlerin tohumu hep yerelden atılır. Ve kadınlar, o tohumu ekenlerdir.

Bugün tüm baskılara, kayyumlara ve kriminalizasyon politikalarına rağmen kadınlar hâlâ aynı yerdeler: Yaşamın kalbinde, kararın tam merkezinde.

Ve şimdi, bu sesin daha da yükselmesi için; kadın öncülüğündeki yerel yaşam inşasını büyütmek, demokratik toplumun önünü açmak gerekiyor. Bu çağrı yalnızca kadınlara değil; eşitlikten, barıştan ve adaletten yana olan herkese. Yaşamı birlikte örmek, toplumu kadın bakışıyla dönüştürmek ve yerelden başlayarak yeni bir toplumsal düzen kurmak için. Çünkü biz biliyoruz ki: Kadın varsa yaşam vardır. Kadın varsa, eşit ve özgür bir gelecek mümkündür.

Etiketler: belediyelerKadın haklarıKadın MücadelesiKayyumKürt kadın mücadelesiSayı 116Yerel Demokrasiyerel yönetimler
Önceki İçerik

Em Li Virin: Yüzyıllık İnkâra Karşı Bir Varoluş Mücadelesi

Sonraki İçerik

Uyuşturucuya Karşı Özgürlük Alanlarımızı Genişletmek İçin: Şiyar Be!

Sonraki İçerik
Uyuşturucuya Karşı Özgürlük Alanlarımızı Genişletmek İçin: Şiyar Be!

Uyuşturucuya Karşı Özgürlük Alanlarımızı Genişletmek İçin: Şiyar Be!

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

No Result
View All Result
  • Yazarlar
    • Yazarlar
    • Konuk Yazarlar
  • Söyleşi
  • Portre
  • Çeviri
  • Jineolojî
  • Ekoloji
  • Kültür-Sanat
  • Dosya
  • Sayılar
  • Podcast

© 2024 Jindergi. Tüm hakları saklıdır.