Êzidîlik Kürtlerin varlığı ve kadının kökenidir. Êzidîlik kültürü varoluş sistemini kadınlardan alır. Konuşmaları ve direnişleriyle düşmanları korkutan o anneler Êzidîlik kökünün kendisidir. Eğer Şengal bugün bir adım attıysa direnen o anneler ve kadınlar sayesindedir. 9 Ekim mutabakatına karşı, KDP’nin işgaline ve ihanetine karşı benzersiz bir direniş sergiliyorlar. Siyasi, kültürel ve dini alanlarda, toplumun her alanında önderlik ediyorlar
*DAİŞ’in Şengal’e ilk saldırısı kadınlar üzerinde nasıl bir etki yarattı ve kadınlar nasıl bir süreç yaşadı?
Êzidî toplumumuz geçmişten şimdiye kadar kendini tanıtacak fırsatlar elde edemedi. Maalesef fermana kadar kendilerini dünyaya ya da Kürtlere, komşu halklara tanıtma hakları olmadı. Êzidîlik o kadar kadim bir hafıza ve kültür ki her seferinde onu yok etmek istemişlerdir. Êzidîler Kürdistan’ın temeli ve köküdürler. Fakat bunu şimdiye kadar anlamadık, Kürt halkı olarak bunu anlamadık. Êzidî toplumuna, bize bunu anlatma ya da bu inanç ve bu kültürü bize tanıtma hakkı vermedik. Maalesef fermandan sonra bu şeyleri öğrendik. Fermandan sonra anladık ki Êzidîlik Kürdistan’ın temeli ve köküymüş. Tarihten bugüne soykırımla yüz yüze kalmıştır. Saldırganlar her zaman bu kültür, bu inancı bu coğrafyadan silmek istemişlerdir. 74. Ferman’ı anlamak isteyen kişiler kendilerine itiraf etmeliler ve neden demeliler. Neden engel olmak yerine neden izlediği neden ve 74. ferman? Anlaşılmalıdır ki DAİŞ’in saldırılarının temelinde kadınlar vardı. İnsan anlamalı neden kadınlar hedef alındı? Êzidîlik sadece Kürtlerin varlık ve kökü değildir, Kürtlerin varlığı ve kadının kökenidir. Êzidî kültürü varlığını kadınlardan alıyor çünkü anne tarafından Êzidî olunabiliniyor. DAİŞ saldırılarında özellikle kadınları hedef aldı ve bu kültürü bu kökü ortadan kaldırabilmek için saldırıları kadınlara yöneltti.
Yani DAİŞ bilgili bir şekilde hareket etti. Sadece bu ferman da değil diğer 73 fermanda da aynı yöntem vardı. Kim gelse bu topluma, kültüre ve inanışa saldırdı. Başlangıçta kadın ve çocuklara saldırdılar, onları kaçırdılar, taciz ve tecavüz ettiler, pazarlarda sattılar. Farklı bir din olduğu için bunu haklarıymış gibi gördüler. Aynı mantıktaki saldırıyı üç Ağustos’ta bir kez daha gördük. DAİŞ planlı hareket ederek nerede ve ne zaman saldıracağını belirledi. Biz Şengal’de koridordayken 7-8 yaş aralığındaki kız çocukları çok azdı. Bu benim dikkatimi çekti. Daha sonra fark ettim ki ferman en çok kadınlar üzerinden yürütülmüş. 5 binden fazla kadın ve kız çocuğu DAİŞ’in eline düştü. Bu durum toplumda nasıl bir etki bırakıyordu, kesinlikle toplumu kırıyordu. Bu toplumun göz nurunu kırdı. Çünkü topluma, onura, toplumun hayatına el uzattıkları zaman… Onura el uzatmak nedir? Kadına el uzatmaktır. Bununla bu toplumu, karanlığın büyük bir mutsuzluğa teslim ediyorlardı. Şengal’de gazetecilik yaptığım zamanlarda özgürleştirdiğimiz insanlar ruhu öldürülmüş, bedeni sağ bırakılmış gibiydiler. İnanılmaz bir şeydi. DAİŞ’in Êzidî kadın ve kız çocuklarına yaptığı işkenceler gözlerindeki ışığın sönmesine, ruhlarının bedenlerinden ayrılmasına sebep olmuştu. Buda bir umutsuzluk doğurdu ve kolları kanatları kırdı.
*KDP’nin Şengal’den çekilmesi, DAİŞ’in Şengal’e saldırıları ve bunun karşısında asla geri çekilmeyen bir halk gücü söz konusuydu. Öncelikle KDP’nin çekilmesi ve Şengal’i savunmaması nelere yol açtı? Ona rağmen Şengal’i terk etmeyen halkın inancını nasıl değerlendiriyorsunuz?
KDP Şengalden çekilmedi, engel olmaktan kaçtı ve Êzidî toplumunu DAİŞ’in ellerine bıraktı. Aslında söyleyebiliriz ki KDP Şengal’i DAİŞ’e sattı. Bunu çok net bir şekilde yaptı. Êzidî toplumu altın bir tepside DAİŞ’e sunuldu. Kendini Kürt bir kimlikle tanıtan KDP Êzidîlik ve Êzidîlerin en büyük düşmanlığını yaptı. Êzidîleri yok etmek için en çok KDP çalışıyordu. Gayet açık bir şekilde ve Kürt kimliği ile yaptı bunu. KDP’nin bu yaptığı Kürtlerin de Kürdistan’ın vicdanını incitti. Büyük bir insanlık trajedisi olarak Kürdistan tarihinde yerini aldı. KDP sıradan bir şey yapmadı bunu iyi tanımlamamız lazım. En büyük ihanet KDP’nin Êzidî toplumunu barbar DAİŞ’e sunmasıydı. KDP Şengal’den kaçtığında sıradan bir şekilde kaçmadı. On binlerce KDP Peşmergesi’nin elinde silahları vardı. Bunun yanı sıra Şengallilerin silahlarını da aldılar. Bu da DAİŞ’in Şengal’e daha erken girmesine Şengal’in düşmesine izin verdi. Şengal halkının Til Ezêr’de onurlu bir direnişi olmasına rağmen korku izin vermedi insanların kolunu kanadını kırdı. Nasıl bir korkuydu? Yanından ağır silahlarla Peşmergeler koştuğu zaman korkun oluşur ve kolunu kanadını kırar. Êzidî toplumu bununla karşı karşıya kaldı. O an toplumun yapacağı şey Şengal dağına gitmekti. Halkın soykırımdan kurtulmasını sağlayan şey Şengal dağının doruğunda yedi gerillanın olmasıydı. Bu yedi gerilla en hafif silahlarla Êzidî halkını savundular. Toplumun gözlerinin önünde birkaç DAİŞ’li öldürdükleri zaman DAİŞ’lilerin de öldürebileceğini gösterdiler ve halkın üzerindeki korku kalktı. Çilmêra Dağı’nın eteklerinde gerilla DAİŞ arabasını yok etti ve DAİŞ’lileri öldürdü. Orada halkın korkusu kırıldı.
Êzidî halkı PKK gerillalarını tanımıyordu fakat onları savunduklarını, onlara yardım ettiklerini, onların savunmalarını yaptıklarını gördüler. Artık onların etrafında toplanıyorlar ve genellikle Çilmêra Dağı’nda kalıyorlardı. Şengal dağındaki yedi gerilla dışındaki PKK gerillaları da hızlıca halkın feryadına yetişti. 12 gerilla Şengal’e doğru gitmek istediklerinde de altısı KDP tarafından yakalandı. Şengaldeki diğer yedi gerilla da halkın arasındaydı ve onları organize ediyordu. Gerilla ile birlikte kısa bir sürede YPG-YPJ de Êzidî halkın feryadına gelmişlerdi. Kuşkusuz bu da Şengal’deki Êzidî halkımızın kendine inanmasına ve direnmesine izin verdi. On binlerce Êzidî Şengal’de aç ve susuz kaldılar ve koridor kapandığında gerilla, YPG, YPJ ile birlikte direndiler. Yani PKK öncülüğünde Êzidîlerin tarihin tekerrüründen (73 ferman) kurtulduğu söylenebilir. Bu direnişle 74. ferman başarıya ulaşamadı ve kendilerini küllerinden yeniden inşa ettiler ve hala da direniyorlar.
*Saldırılara karşı nasıl bir savunma geliştirildi ve bu savunmada kadınlar nasıl yer aldı?
Başlangıçta söylenebilir ki Êzidîlik dini çok barışçıl bir dindir. Bunu şu dualarında da görüyoruz: “Ey tanrı ey Tavus Meleği başta 72 millete daha sonra bana…”
Êzidî milleti öyle bir millet ki başka bir milleti ezemez. Bu hümanist yanları kendilerini savunmalarına ve birliklerini yaratmalarına izin vermiyor. Êzidîlik dininde ve kültüründe ilk kez YBŞ-YJŞ adı verilen bir ordu kuruldu. İlk defa kadınlardan bir ordu kuruldu. Bu kültürde kadınlar ilk kez lider, yönetici oluyordu ve siyaset alanında yerini alıyordu. Aynı zamanda Êzidî toplumu da PKK gerillalarının önderliğinde kendi ordusunu kurdu. Öncülerinden biri Egîd Civyan, Dilşer Herekol’du. Çilmêra Dağı’nın zirvesinde bir ağacın altında YBŞ-YJŞ gibi bir kuvvet oluşturma girişiminde bulunan bu arkadaşlar toplantıya başladıklarında çok kişinin ayağında ayakkabı yoktu, susuzdular, açtılar fakat yine de Çilmêra’nın tepesinde bir ağacın altında bir hafta içinde (6 yada 7 ağustosta) ordu oluşturdular ve ordularını ilan ettiler. Böylece Şengal’in kurtuluşuna katıldılar. Bunların her biri Êzidî toplumu için çok çok önemli ve değerlidir. Bu süreç için üç önemli adım olduğunu söyleyebiliriz. İlk adım fermandı, ikinci adım kendilerini kurmalarıydı, üçüncü adımda Şengal’i yeniden kurmalarıydı. Şengal’deki mücadele on yıl içinde beraberinde hangi sonuçları getirdi? İlk olarak YBŞ-YJŞ’nin kuruluşu; bu kuruluşla Şengal DAİŞ’in elinden kurtarıldı. İkincisi; Şengal özerk yönetimin kurulması ve PAD siyasi partisinin kurulması Êzidî Kadın Hareketi’nin (TAJ) kurulması ve bir çok kurumun kurulması. On yılda çok önemli adımlar atıldı, çok değerli direnişler yapıldı ve Şengal hala direniyor. KDP’nin elindeki rehineler gibi tüm göçmenlerin geri dönüşü çok önemli. Eğer kamplardaki halkımız dönmeseydi Şengal bir daha şenlenmeyecekti, rol ve misyonunu yerine getirmeyecekti. 10 yıldır verilen bu mücadele elbette Şengal ve Êzidî toplumu açısından pek çok sonuç doğurdu ancak Şengal’in yaraları henüz sarılmadı. Bunun sebepleri var. Birincisi; Şengal’de Êzidîlerle beraber tarihin çarkı değişti. Fakat hala KDP’den DAİŞ’ten hesap sorulmadı. Bugün KDP ihanetine karşı hesap sorulmayana kadar bu yaraların iyileşeceğine inanmıyorum. Eğer on yıldan sonra da bu hesap sorulmazsa bu yara açık kalacaktır.
*Şengal nasıl kurtarıldı ve kurtarıldıktan sonra neler gelişti? Zorla alıkonulan kadınlar için nasıl bir mücadele yürütüldü? Kadınlar açısından neler değişti?
Kapanmayan bir diğer yara ise hala DAİŞ’in elinde tutsak olan pazar pazar, şehir şehir satılan kadınlardır. 6 bine yakın Êzidî kadını hala da DAİŞ’in elinde. Belki bunlardan 3 binden fazlası kurtarıldı fakat açık bir yaramız gibi bu toplumun yarısı onların elinde. Onlardan çoğu kayıp; Türkiye’de Erdoğan’ın komutasının altında, Suriye ve Irak’ın şehirlerinde DAİŞ’in elindeler ve o zamanki çocuklar şimdi büyümüşlerdir. Bilmiyoruz neredeler, onlara ne oldu. Bu da acıların en büyüğüdür. Bu acıyla beraber halkımız kurtarılan Êzidî kızlarını kucakladı. Hiçbir toplumun ya da başka bir ülkedeki toplumun bu kadar güce sahip olduğuna inanmıyorum, DAİŞ’in elinden kurtulan genç kızları kucakladılar, onları kabul ettiler, onlara sahip çıktılar ve ellerinden ne geldiyse yaptılar. Hala da HSD, YPG-YPJ Rojava’nın doğusundaki tüm şehirlerde Êzidî kadınları DAİŞ’ten kurtarmak için savaş açtı, yüzlerce Êzidî kız kurtarıldı. Bu yaralar nasıl kapanacak, bu çok zahmetli bir şey. Sosyolojik, pedagojik, psikolojik açıdan bakıldığında bu zaman alan bir süreçtir ve çok büyük bir yaradır. Bu bir süreç ve kadınların intikam alması, topraklarında yaşaması ve yeniden hayata kucak açması gerekiyor ki bu dönemi atlatabilsinler. DAİŞ’in elinden kurtarılan kadınlardan bazıları şimdi YJŞ-YBŞ arasında yer alıyorlar ve komutanlar. Fakat maalesef onlardan bazıları Avrupa devletleri tarafından Avrupa’da dağıtıldılar. Açıkçası bu da Avrupa’nın özel bir siyasetiydi.
Bu kadınlar topraklarından koparıldılar ve Avrupa’da dağıtıldılar. Bu da Avrupa ülkelerinin özel bir siyaset yürüttüğü ve kendi elleriyle yarattıkları DAİŞ’in izlerini kaybettirmek istemeleri anlamına geliyor. Avrupa’da kayıp olan o kadınların tümü artık psikolojik olsun, sosyolojik olsun ve toplumsal olsun barbar DAİŞ’in elinden kurtuldu ama Avrupa’da kravatlı DAİŞ’in eline düştüler. Avrupa da DAİŞ’ten daha iyi değil. Avrupa onları topraklarından ayırdı. Topraklarından ayrılmak zorunda bırakılan birinin daha iyi bir hayat kurması mümkün değildir. O toprakta yaşamış olan insan orada intikamını almalı, o toprakta dermanını bulmalı. Bu yüzden Avrupa ve DAİŞ’in birbirinden farkı yok diyorum. Elinde kılıç olan ve bizi sokak sokak gezdirip satan bir IŞİD ve boynunda kravat olan beni parlamento parlemento gezdiren Avrupa aynı şeydir ve bu da satışın siyasi bir çeşididir. Bu yüzden bunun üstünde durmalıyız ve kaybedilen kadınların peşine düşmeliyiz. Bu tüm kadın kurum ve kuruluşlarının meselesidir ve bu konuya sahip çıkmaları gerekiyor.
*Şengal’in son durumunu özellikle kadınlar özelinde nasıl değerlendirebilirsiniz?
Fermanı geride bırakalı on yıl oldu. Eğer bugün Şengal ayakta kaldıysa, fermanın yaralarını sarmaya çalışıyorsa ve Şengal’i bir kez daha yeşertmeye çalışıyorlarsa bu kadının varlığıyla, o onurlu annelerin varlığıyladır. Zaten başta da söylemiştim Êzidîlik Kürtlerin varlığı ve kadının kökenidir. Êzidîlik kültürü varoluş sistemini kadınlardan alır. Konuşmaları ve direnişleriyle düşmanları korkutan o anneler Êzidîlik kökünün kendisidir. Eğer Şengal bugün bir adım attıysa direnen o anneler ve kadınlar sayesindedir. 9 Ekim mutabakatına karşı, KDP’nin işgaline ve ihanetine karşı benzersiz bir direniş sergiliyorlar. Siyasi, kültürel ve dini alanlarda, toplumun her alanında önderlik ediyorlar. Bir kez daha Şengal’in yıl dönümünde tüm kurtarıcıları anıyorum. Egîd Civyan, Dilşer Herekol, Dijwar Faqir, Mam Zeki şahsında diyorum ki, onların fedakarlıkları, direnişleri ve mücadeleleri sayesinde 10 yıl sonra Şengal şenlendi, somutlaştı ve keşke siz görseydiniz.
Jin Dergi Ekibi