Bazı beyaz yolcular ayakta kalınca şoför Rosa Parks’ın ve onunla aynı sırada oturan diğer siyahların arka sıraya geçmesini istedi. Rosa yerinden kalkmak yerine cam kenarındaki koltuğa kaydı ve şoförün gözlerine bakmaya başladı. Herkes büyük bir şok yaşıyordu. Devlet düzenine baş kaldırılmıştı. Kamu görevlisi Blake, ‘neden kalkmıyorsun?’ diye sorması üzerine Rosa Parks, “Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum” cevabını verdi
Irkçılığın her geçen gün toplumu esir almaya çalıştığı ulus-devlet sisteminde, “öteki”nin mücadelesi ve direnişi devam ediyor. Dünyada ırkçılığa maruz bırakılan halklardan biri de siyahılardır. Rosa Parks, Alabama Montgomery’de yaşayan ve terzilik yapan siyah bir kadındı. Ve maruz kaldığı ırkçılığa ilk başkaldırışıyla tarihin “unutulmayanlar” listesinde yer aldı…
1900 yılından itibaren uygulanan yasaya göre otobüslerin ilk sıraları beyazlara, son sıralar siyahlara ayrılmıştı. Arada kalanlar ise beyazların sıraları doluncaya kadar siyahların da oturabileceği koltuklardı. Ayakta kalan beyaz olduğunda, şoför siyahlarla beyazların oturduğu koltukları birbirinden ayıran ‘colored’ işaretini otobüsün arka tarafına doğru götürüyordu. Siyahlar arkada yer yoksa ayakta durmak, ayakta duracak yer yoksa da otobüsten inerek bir sonrakini beklemek zorundaydı. Yasa, siyah yolcularla beyaz yolcuların aynı koltukta yan yana oturmasına da izin vermiyordu. 1 Aralık 1955 günü Rosa Parks işte bu yasaya uymadı…
Sonradan, ‘’Otobüslerdeki bu muameleye tahammülsüzlüğüm 1 Aralık günü başlamadı. Montgomery’de otobüse binmek yerine işe yürüyerek gidip geldiğim çoktur’’ diye anlatacaktı.
Nitekim bu olaydan 2 yıl önce yine bir gün otobüse binip ücretini ödediğinde James Blake adlı şoför inip arka kapıdan binmesini ister. Otobüsten inen Parks, arka kapıdan binmez ve bir sonraki otobüsü bekler. Bir daha da şoförün Blake olduğunu gördüğü hiçbir zaman otobüse binmez. Ancak 1 Aralık 1955 günü çok yorgundur ve şoförün de James Blake olduğunu baştan fark etmemiştir.
İlk dört sıra dolup da bazı beyaz yolcular ayakta kalınca şoför yerinden kalkıp arkaya doğru yürüyerek, değişken statülü koltuklardaki siyahlara ‘kalkın’ şeklinde bir el işareti yaptı.
“Şoförün yaklaştığını görünce siyah bedenimi, elbiselerimin içine adeta gömmeye çalıştım’’ diye anlatıyor o anı. Şoförün uyarısı üzerine değişken statülü koltukların ilk sırasındaki, üçü de erkek olan diğer siyah yolcular kalkarak arkaya yöneldi.
Bazı beyaz yolcular ayakta kalınca şoför Rosa Parks’ın ve onunla aynı sırada oturan diğer siyahların arka sıraya geçmesini istedi. Rosa yerinden kalkmak yerine cam kenarındaki koltuğa kaydı ve şoförün gözlerine bakmaya başladı. Herkes büyük bir şok yaşıyordu. Devlet düzenine baş kaldırılmıştı. Kamu görevlisi Blake, ‘neden kalkmıyorsun?’ diye sorması üzerine Rosa Parks, “Çünkü kalkıp yerimi bir başkasına vermem gerektiğine inanmıyorum” cevabını verdi.
Parks, o anda yasaya isyan etmeye karar verdiğini sonradan, ”artık bir insan ve bir vatandaş olarak hangi haklara sahip olmadığımı kesin olarak bilmek istiyordum’ düşüncesiyle anlatıyor ve ekliyor: “ İnsanlar, benim o gün çok yorgun olduğum için koltuğumdan kalkmayı reddettiğimi söyleyip duruyorlar. Doğru, yorgundum ama asıl sebep bu değildi. İş günü olmasının fiziksel yorgunluğu değildi bu. Yaşlı da değildim, 42 yaşındaydım. Çok yorgundum. Sürekli aşağılanmaktan ve bunu kabullenmekten yorgundum’’
Rosa Parks, oraya çağırılan polisler tarafından tutuklandı ve tutuklanırken, ‘’tutuklanırken tek bildiğim, bir daha asla bu aşağılamayı kabullenmeyeceğim ve bu utancın yolcusu olmayacağımdı’’ diye hatırlıyor.
Rosa Parks, 1992 yılında NPR’da katıldığı programda şöyle konuşacaktı: Aşağılanmak istemiyordum. Parasını ödediğim koltuktan kaldırılmak istemiyordum. Tutuklanmak gibi hevesim yoktu. Zaten işim başımdan aşkındı. Ancak o yol ayrımına gelince, direnişi seçmekte tereddüt etmedim. Çünkü buna artık yeterince katlandığımızı hissettim. Ne kadar taviz versek, ne kadar sussak, baskı da aynı oranda artıyordu.”
Parks’ın tutuklanması, o baskı atmosferinde ilk başta pek kimsenin dikkat çekmedi. Siyah hakları aktivist organizasyonu NAACP’nin Montgomery şubesi başkanı sendikacı Edgar Nixon ve Parks’ın bir arkadaşının 100 dolarlık kefaleti ceplerinden ödemesi üzerine 24 saat sonra Cuma akşamı tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Nixon, Cuma günü Kadınların Politik Konseyi üyesi ve Alabama Eyalet Üniversitesi profesörü Jo Ann Robinson’u konudan haberdar etti. Robinson, harekete geçmeye karar verdi ve aynı gece hiç uyumayarak 35 bin el ilanı hazırlayarak Montgomery halkını otobüsleri boykot etmeye çağırdı. Kadınların Politik Konseyi (WPC) boykota destek veren ilk grup oldu. 4 Aralık Pazar günü şehirdeki küçük siyah kiliselerde otobüs boykotu eylemi hakkında çağrılar yapıldı.
Montgomery Advertiser gazetesi de habere ilk sayfasında yer verince eylem bütün şehirde duyuldu. O gece kiliselerde yapılan toplantılarda alınan karara göre, ‘insani muamele görünceye, siyahi şoförler de işe alınıncaya ve ortadaki değişken statülü koltuklara ‘ilk gelen oturur’ statüsü verilinceye kadar’ boykota devam kararı aldılar.
5 Aralık Pazartesi günü Rosa Parks mahkemeye çıkarken, Montgomery şehri tarihinin en heyecan dolu gününü yaşıyordu. Şehirde o gün yağmur yağıyordu ancak nerdeyse bütün siyahlar boykota katılıyordu. Bazıları özel arabalarıyla taşıyabildiği kadar siyahı taşıyordu. En az 40 bin belediye otobüsü yolcusu o gün yürüyerek gitti işine. Bazıları 32 kilometrelik yolu yürüdü ama yine de belediye otobüsüne binmedi. Boykot başarılı olmuştu ve şehirde bir duyarlılık oluşturmuştu. O akşam aralarında Rosa Parks’ın da olduğu bir grup aktivist, Mt. Zion kilisesinde bir araya gelerek sonraki adımlarını tartıştılar. Montgomery Improvement Association adlı bir birlik oluşturmayı kararlaştırdılar. Başkanlığına, Dexter sokağındaki Baptist kilisesinin o günlerde 26 yaşındaki genç vaizi Martin Luther King Jr.’ı seçtiler. Organizasyonun ilk kararı boykota devam kararı oldu.
Siyah hakları için çalışan NAACP’nin (National Association for the Advancement of Colored People) Montgomery şubesi başkanı sendikacı Edgar Nixon ve Parks’ın bir arkadaşı kefalet parasını ödeyince tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Parks ve kocası Raymond NAACP’nin yerel örgütlenmesinde aktiftiler.
Bu tutuklama, Kadınların Politik Konseyi’nin (WPC) başı çektiği otobüs boykotu eyleminin örgütlenmesini sağlayan ilk adım oldu. Rosa Parks’ın mahkemeye çıkarıldığı 5 Aralık günü Montgomery’de yaşayan neredeyse tüm siyahların katıldığı otobüs boykotu eylemi gerçekleştirildi. 40 bin kişinin yürüyerek işe gitmesi şehirde yaşayan neredeyse herkesin dikkatini çeken bir eylem olmuştu. Rosa Parks o gün mahkemece kamu düzenine itaatsizlikten 14 dolar para cezasına çarptırıldı.
Siyahların boykotu bir yıldan uzun süre, 20 Aralık 1956 tarihine kadar devam etti. Bu eylem ayrımcılık karşısında ilk geniş kapsamlı eylem olarak tarihe geçti.
Montgomery’deki belediye otobüslerinde siyahlara yönelik bu ayrımcı uygulama 1956 yılının Aralık ayında kaldırıldı. Eylem başarıya ulaşmıştı.
Rosa Parks ise pek çok ölüm tehdidi aldığı ve iş bulamadığı için Montgomery’den taşınmak zorunda kaldı. Sivil haklar hareketinde mücadelesini hep sürdürdü. 1999 yılında ABD Kongresi tarafından altın madalyayla ödüllendirildi. 24 Ekim 2005’te hayatını kaybetti.
Kaynakça
http://amerikabulteni.com/2015/12/01/rosa-parks-ayaga-kalkmayi-reddetti-ve-ulkeyi-ayaga-kaldirdi/