'Bir Gültan hücrede ama binlerce Gültan sahada. Bundan eminim. Binlerce Figen, binlerce Sebahat, binlerce Ayla ve daha nice yoldaşımız, kadın özgürlük mücadelesine katılıyor, öncülük ediyor. Kolektif mücadelemiz, kolektif emeğimizle kazanacağız. Kadın dayanışması kazanacak, kadın örgütlülüğü kazanacak, kadınların ortak özgürlük ve barış mücadelesi kazanacak. Yolunuz, yolumuz açık olsun'
7 Haziran 2023: Siyasi partilerin kapısının önünde dahi açıklama yapamadığı, sendikacıların sokağa çıkamadığı, kadınların sokakta sürüklendiği bir ülkede sandığın tek başına demokrasiyi temsil ettiği söylenemez. Onun için mücadeleye buradan başlayacağız. Haklarımızı kullanmaya, örgütlenmeye, özgür irademize sahip çıkmaya devam edeceğiz. Demokrasi ancak böyle gelir. Yoksa manipüle edilen yöntemlerle yapılanlara tek başına halk iradesi açığa çıktı denilemez. Kobanê Kumpas Davası’nı Türkiye kamuoyuna anlatacağız. Bunların yalan olduğunu anlatıp, teşhir edeceğiz. Biz Kobanê Kumpas Davası’nı anlatamazsak seçimlerde kazanamayız. Hakikat burada kumpas dosyalarının arasına kilitlenmiş. Bu ülkeyi demokrasi düşmanlarına bırakmayacağız. Manipülasyon, kara propaganda faşizmin en önemli araçlarından bir tanesidir. Hakikat de demokrasi mücadelesi yürütenlerin en önemli aracıdır. Bu kumpas dosyalarının nasıl yürütüldüğü tek tek ortaya dökülecek. Zulmün karşısında yılgınlığa kapılmamak lazım. Zulüm mücadele gerekçesidir.
Özgür insan iradesinin tesisini istiyoruz
12 Eylül 2023: Onurlu duruşumuz ve direnişimizle, bu koyu karanlığı dağıtacak; barış ve çözüm imkân önüne kurulan bu tuzakları boşa çıkartacağını yürekten inanıyorum.
10 Kasım 2023: Uzun tutukluluk sürem dolduğu halde serbest bırakılmıyorum. Bu hukuksuzluğun altını çiziyorum. Çünkü hepimiz bir şekilde içinde çıkılmaz hale sokulan mütalaa ile baş etmeye çalışıyoruz. Bu durum, bir kere adil yargılanma hakkımın otomatik ihlali durumdur. Siz de bunun farkındasınız. Şimdi savunma yapmadan önce Filistin halkına selam göndermek istiyorum. Yaşadıkları acıyı, trajediyi yüreğimde hissediyorum. Bir dönem Kobanê’yi yüreğimde hissettiğim gibi. Maalesef, Ortadoğu’nun sınırlarını çizenler şeklen buradan çekildiler ama çıkarken de geriye iki büyük sorun bıraktılar. Bunlardan biri Kürt sorunu, diğeri Filistin sorunudur. Ortadoğu’ya müdahale etmek isteyen güçler, bu iki sorunu Ortadoğu’ya miras bıraktılar ve böylece istedikleri gibi Ortadoğu’da sörf yapıyorlar.
Bugün burada şöyle bir savunmada yapabilirdik işte ‘Türkiye’de ortaya çıkan hukuksuzluğu aslında biz Kürtler yıllardır’ da diyebilirdik. Ama biz meselelere öyle yaklaşmıyoruz. Çünkü yanlışlara sessiz kaldığınızda arkasında daha fazla yanlışlar gelir. Bizler bedel ödüyoruz evet. Başka seçeneğimiz de yok. Çünkü bizler, özgür insan iradesinin tesisini istiyoruz. Buna devam da edeceğiz. Bakın siz de karar vereceksiniz. Ama neye göre hükmedeceksiniz? Çünkü siz de çok iyi biliyorsunuz ki, bunun lamı cimi yok. Azami tutukluluk süresi dolmuştur. Mütalaaya da bakabilirsiniz. Maden azami tutukluluk sürem dolmuş ise o zaman ben neden hala içerideyim?
Yaşamı paradigmamızla yeniden inşa edeceğiz
11 Kasım 2023: İçinden geçtiğimiz süreç her ne kadar kaotik dursa da kadınlar başta olmak üzere Kürtler ve ezilen Ortadoğu halkları için tarihi bir fırsattır da. Kapitalist modernitenin tüm zihniyet ve anlayışlarına karşı kadınlar olarak üçüncü yolu inşa etmenin tarihi sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Jin jiyan azadî haykırışımızın sınırları aştığı böylesi bir süreçte yürüttüğümüz kadın özgürlük mücadelesini başarıya ulaştıracak ve dünyayı kadın konfederalizm perspektifimizle örgütleyeceğimize inancımız tamdır. Eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık modelimizle tüm cinsiyetçi, milliyetçi ve dinci anlayışları bertaraf edecek ve başka bir yaşamı inşa edeceğiz. İnanıyoruz ki bu konferansta alacağınız kararlarla kayyım rejimini alaşağı edecek, bizlere köleliği dayatan erkek faşizmine karşı yaşamı paradigmamızla yeniden inşa edeceğiz.
7 Aralık 2023: İnsan Hakları Günü vesilesiyle mahkemeden Anayasa’ya ve yasalara uymasını talep ediyorum, bekliyorum. Bunun dışına çıkamazsınız. Evet yargılama ve tutuklama yetkileriniz var, ceza verme yetkiniz var ancak bunları da bazı kurallara uyarak yapmak zorundasınız. Hukuktan kaynağını almayarak, yasasız bir şekilde bir insanı cezaevinde tutamazsınız. Böyle olursa iktidarı elinde bulunduran siyasi güç ve ittifakı yargı mekanizması muhaliflere sürekli yeni davalar açıp sonsuza kadar içeride tutabilir. O kişinin suçlu olmasına gerek yok, kanıt sunup ‘sen şu nedenle şu suçu işledin’ demene dahi gerek yok. Uzun tutukluluk süresi var. Ben dünyanın hiçbir yerinde olmayan uzun bir süredir tutukluyum. 7 yıl tutukluluk süresi ne demek? Bu süre şu anda Türkiye’deki birçok cezanın infazından daha uzun bir süre. Sizin mantığınızda bana defalarca tutuklama kararı vererek müebbet süresi kadar tutuklu bırakabilirsiniz. Böyle bir mantık olamaz, akla ziyan.
Barışın kaybedeni yoktur
17 Ocak 2024: Kürt sorunu bu ülkenin bir gerçeği, bir hakikati bir realitesi. Bildiğimiz bir gerçeği sadece ve sadece kendimize, kamuoyuna açık söyleyeceğiz bu kadar. Klasikleşmiş bir söylem vardır, tango yapmak için iki kişiye gerek vardır diye. Ben buna tek kişi ile halay çekilmezi ekleyeyim. Tek başınıza mendili alıp ortaya düşerseniz bunun adı halay olmaz, halay çekmek için birkaç kişinin olması gerekiyor. Kürt sorununu çözmek istiyorsak, çözüm halayına katılmak istiyorsak bir kere birkaç kişi olmalıyız, kol kola girmeliyiz. Çözümün ve sorunun taraflarını o halayda yan yana getirmeyi başarabiliriz. Halayda yan yana durmak, omuz omuza olmak insanı güçlendirir. Bir slogan daha kendimize edinmeliyiz, ’Barışın kaybedeni yoktur.’ Bu da bütün toplumların hem siyasal hem de toplumsal kavgalar sonucunda ortaya koydukları temel bir ilkedir. Az kazanırsın, tam kazanırsın, memnun olursun o ayrı ama bunlar kazanma sürecidir. Birisi DEM Parti ile görüştüğünde, ‘vay efendim sen ülkeyi böldün’ diyor. Öbürü bu sorunu çözelim diyor, ‘vay efendim sen bölücülerle görüşüyorsun’ diyor. Biz bunu istemiyoruz, yeter inin bu halkın sırtından. Kürt sorununun vebali çok ağır. Evlere ateş düşüyor, nasıl bir iç politika malzemesi yapıldığına dair belgeler ile konuşabilirim. Tek tek hangisinin hangi süreçlerde ne söylediğini kalkar 5 ay boyunca bunu konuşabilirim. Bu memlekette yapılan en büyük kötülüktür. Gelen koltuk derdinde, Kürt sorunu koltuğa indirgenemez. Bu korkunç bir şey, hiçbir insan Kürt sorunu üzerinden oy kazanır mıyım? Kaybeder miyim diye oyun kurmamalı. Buna herkes dahil, Kürt sorunu kıyamet gibi bir sorun, oy devşirme yeri değildir.
Tutuklanıncaya kadar, 8 yılık süreç içerisinde yürüttüğüm mücadelede inanılmaz duygusal anlar yaşadım, beni bağrına basan halkımıza kucak açtım, dertlerini dinledim, dertleştim, güç ve moral alarak yola devam ettim. Bizim barış analarına, evladını yitirmiş asker analarına, evladı hala dağda ve askerde olanlara tüm topluma bir barış sözümüz var. Bu barış sözümün ömrümün sonuna kadar arkasında olacağım. Bu mahkemede kendimi hiçbir zaman sanık olarak görmedim, davacıyım. Bu kanı durdurmayanlara karşı, çözüm sürecini heba edenlere, Kürdün, Türkün acısını hissetmeyenlere karşı davacıyım. Kendimi hep böyle gördüm, böyle konumladım ve böyle mücadele ettim. Bu dava süreci de benim için bir mücadele süreciydi. Bir kez sorunun varlığını kabul edeceğiz. Bir sorunumuz var yokmuş gibi davranmaktan vazgeçeceğiz artık. Hani Erdoğan çözüm sürecini buzdolabına kaldırdıktan sonra Rusya dönüşü ‘düşünmezseniz yoktur’ demişti ya böyle olmuyor. Var. Bizim bugün bu mahkemede olmamızın bir tek nedeni var Kürt sorunu.
Beni yargılayamazsınız
15 Ocak 2024: Bu bir savunma değildir. Ben ve arkadaşlarım sanık değil, davacıyız. Bizler insan haklarına karşı, kadın haklarına karşı savaş açanların karşısındayız. Bizi yıllarca siyasi rehine olarak tutanlardan davacıyız. Bu kumpasları kuranlardan davacıyız. Barış ve çözüm konusunda bu kadar çaba sarf ettiğimiz halde hala savaşta ısrar edip bu ülkenin evlatlarını ölmeye öldürmeye gönderenlerden davacıyız. Barışı savunduk diye bizi yargılamaya çalışanlardan davacıyız. Vicdanımın sesini yargılayamazsınız. Beni yargılayamayacaksınız, beni susturmaya hiçbirinizin gücü yetmeyecek. İnsan kalabilmek için yaşıyorum, insan olabilmek için vicdan sahibi olmak lazım. Hiçbir ceza tehdidi benim vicdanımın sesini susturamaz. Çözüm sürecini heba edenlerden davacıyım, masayı devirenlerden davacıyım, Dolmabahçe Mutabakatı’nı bir gün önce açıklayıp sonra haberim yoktu diyenlerden davacıyım. Çözüm sürecine dahil olmak için yaptığımız emeğimizi suç olarak gösterenlere karşı davacıyım. Bu davalar tarih karşısında mutlaka bulacaktır.
10 yıldır yargı karşısındayım, Karşısına çıkmadığım heyet kalmadı. Sonra diyorsunuz ki, ‘sonra araştıracağız.’ Siz o fezlekelerin olmadığını çok iyi biliyorsunuz. Benim savunamayacak tek bir faaliyetim yok, Halkıma karşı vicdanım rahat. Kimseyi şiddete teşvik etmemiş her zaman barış için mücadele eden bir kadınım. Siz kimsiniz beni yargılıyorsunuz?
16 Ocak 2024: Belediyeyi ele geçirmek için bir kumpas düzenlendi. Benim için birinci kumpas budur. Ankara’da Numan diye bir adam gelip çöplükten bulduğu belgeleri savcılığa vermiş. Ben tutuklandıktan 11 gün sonra iddianame çıktı. Ben tutuklanıncaya kadar Numan tüm süreçleri takip etti, beni uçağa bindirdi, Kocaeli’ye gönderdi. Özel bir kumpas vardı, bu iktidar DBB’ye el koymak istiyordu. Hangi savcı 11 gün sonra iddianame hazırlar? O iddianamedeki iddiaların tek bir belgesi yok, darbecilerin kurduğu yalana dayalı polis tutanaklarıdır. İkinci kumpası da burada yaptınız. Kobanê Kumpas davasına beni eklemek için burada tuttunuz. Ahmet Altun, teşhisçilerin altına imza attı ve beni bu kumpasa ekledi. Kobanê kumpas davasındaki iddianamenin benimle ilgili her bir bölümü emniyetin araştırma tutanağıdır. İftiracıların beyanlarından tutuklandım, beni 3 yıl tuttuktan sonra utanmadan iftiracıların beyanlarının benim tutuklanmamdan önce alındı dediniz. Ben vekil seçilmeden, 2007 yılında kumpasçılar devreye girmiş, uyduruk bir soruşturma dosyası yapıldı ve o dosyayla ilgimiz olmamasına rağmen, DTP milletvekilleri teknik takibe alındı ve o zaman başladılar kumpasa.
Kürtlerin bir dili var Kürtçe, coğrafyası var adı Kürdistan
2016’dan bu yana darbe yapıp bizi içeri koydular, örgütlenme hakkı, basın özgürlüğü, örgütlenme hakkını ortadan kaldırdılar. Bunun adı otoriter rejimdir. Bugün yaşadığımız krizlerin temelinde bunlar vardır, bunlar kapsamında faaliyet yürüttüğümüz için yargılanıyoruz. Kadın meclislerimizin toplantıları, kadın kurumları, kadın platformları ile yaptığımız görüşmeler suç sayıldı. Kadınlar sokağa çıkmadan dertlerini nasıl anlatacak, parlamentonun, yargının hali ortada. Bütün karar verici mekanizmalara erkekler yığılmış, kadınların sesini kısacaksın, kadın kurumlarını kapatacaksın, faaliyetlerini suç sayacaksın, kadınlar nasıl sesini duyuracak? Bunun neresi demokratik rejim? Bürokrasi de yüzde 2-3 değil, valiler, kaymakamlar, siyasi temsilciler dibe vurmuş durumda. Her yerde kadın olarak ben kendimi temsil edeceğim, kendi sözümü kuracağım, programımı koyacağım. Buna engel olamazsınız. En fazla bizi cezaevine koyarsınız ama sözümüz sokaklarda olmaya devam edecek. Kadınları kutluyorum, bu rejime karşı seslerini kısmadılar, bizler de kısmadık, cezaevindeyiz diye susmayacağız.
Kürtlerin bir dili var Kürtçe, coğrafyası var adı Kürdistan. Kürt ve Kürdistan gerçekliği var. Bu toprakların kadim bir halkıdır. Kürtlerin anadilini kullanmadığı, kimliğini kullanmadığı bir gerçek. Bu zihniyetin arkasında da darbeci mantığı, demokrasiyi kast etme mantığı var. Diyarbakır Cezaevi’nde o zulmü yaşadım, işkenceyi yaşadım. Bugün beni bu hücrelerle korkutmaya çalışanlar bilsin ki, Esat Oktay beni korkutamadı. Bu memleketi o katil sürüsüne bırakmamak için en sosyalistlerle beraberim. Diyarbakır vahşetine ilişkin açıklama yaptım diye kimse beni yargılayamaz. Bugün o zihniyetleri yaşatanların bana verecek özür borçları var. Diyarbakır Cezaevi müze olsun dediğim için, ziyaret ettiğim için savcı utanmış, bunları suçlama konusu yapmamış, ama hortlayan bu zihniyet, bunları da davada suçlama konusu yapmış.
Başaracağımıza yürekten inanıyoruz
25 Şubat 2024: Sevgili kadınlar, kadın özgürlük mücadelesinin top yekûn saldırı altında olduğu bir süreçteyiz. Bildiğiniz ve yaşadığınız gibi. Bir yandan yükselen radikal dincilik, radikal milliyetçilik, Bir yandan iki kutbun iktidar kavgasına indirgenmiş, toplumu özne olmaktan çıkartmış, hakiki gündemlerden uzaklaşmış erkek siyaseti. Diğer yandan Kürt sorununda dayatılan çözümsüzlük ve savaş politikaları, yükselen militarizm. Hatta bölgesel, belki küresel savaş riski heveslileri… bu girdaba çekilen ilkesiz, şekilsiz mücadelesiz siyaset halleri… Derdimiz çok büyük. Sizler dışarıda bizler de siyasi rehineler olarak, içeride, mahkeme salonlarında elimizden geldiğince bu gidişata itiraz ettik. Bu seçim sürecini de itirazlarımızı yükselttiğimiz, bir araya geldiğimiz, mücadele ettiğimiz ve seçim sonrasına güçlü hazırlık yaptığımız bir süreç olarak değerlendirebiliriz. Eminim ki sizler e dışarıda riskleri ve mücadele olanaklarını daha iyi görüyorsunuz. Toplantıda bu konuları konuşarak, önemli sonuçlar çıkaracak eleştiri ve öneriler yapacaksınız. Görüşlerinizin ve ortaya çıkaracağınız sonuçların bizlere güç katacağını bilmenizi isterim. Evet sizleri özledim ama kendimi hiç yalnız hissetmedim. Mücadelenizle biz siyasi kadın tutsaklara her zaman güç ve moral verdiniz.
Şimdi kadın dayanışmasını kadın örgütlenmesini ve kadın özgürlük mücadelesini daha da yükseltme zamanı. Bu süreçte Kürt kadın hareketi ile Türkiye kadın hareketi arasında yeni köprüler kurabilir, ortak mücadeleyi kararlılıkla sündürecek bir yapı açığa çıkartabilirsek, kendimizi başarılı görebiliriz. Başarımızın ölçütü, kadın örgütünü, kadın dayanışmasını, kadın mücadelesini büyütmek ve toplumsal barışı siyasetine öncülük etmek olmalı. Biz buradaki siyasi kadın tutsaklar, başaracağımıza yürekten inanıyoruz. Sizlerin de aynı inanç ve kararlılıkla yola koyulacağımızdan hiç şüphemiz yok. Yolunuz, yolumuz açık olsun. Bir kez daha sizleri özlemle kucaklıyor, başarılar diliyorum. Jin jiyan azadî.
Kadın gazetecilere mesaj
25 Şubat 2024: Basın özgürlüğünün ağır baskılar altında olduğu bir dönem de mesleğin onuruna sahip çıktığınız için sizleri kutluyor ve selamlıyorum. Sizlerin şahsında, cezaevlerinde tutulan gazetecileri de selamlıyor, en yakın zamanda özgürlüklerine ve kalemlerine kavuşmalarını diliyorum. Gazeteciliğe, çok idealist duygularla başladığımı hep söylerim. Maalesef mesleğimizin egemen ilişkiler içerisine çekilerek, kirletildiğinde kaleminin onuruna sahip çıkmak için her türlü bedeli ödeyen idealist gazetecilere de tanık oldum. Yaşam bana, kadınlar olarak özgür ve eşit bir gelecek arıyorsak hayatın her alanında ama özellikle basın ve siyaset alanında var olmamız gerektiğini öğretti. Hem özgür basın geleneğinde hem de demokratik siyasette kadın özgürlük mücadelesine katılmak katkı yapmak için mücadele ettim. Her ikisinin de ne kadar önemli ve kritik olduğunu yaşayarak öğrendim.
Kadın özgürlüğüne, toplumsal barışa ve demokratik ilkelere inanan; yalanı teşhir etmek, gerçeği halkla buluşturmak için mücadele eden özgür kalemler olmazsa, bu mücadele başarılı olamaz. Toplumsal mücadeleler, sansür ve kara propaganda medyası tarafından kuşatılmış durumda. Sansürün bin bir türlüsü var bunlarda. En hafifi görmezden gelmek, yok saymaktır. Bununla baş etmek çok zor değil. Ama kara propaganda ve algı operasyonları, toplumun zihnini dumura uğratmış durumdadır. Önyargıları kırmak, algı yönetimini boşa çıkartmak, hakikati anlatmak, dört bir yana toplumsal barış köprüleri kurmak için hep beraber mücadele edeceğiz. Kadın özgürlük mücadelesini, kadın dayanışmasını, kadın örgütünü büyütmek için mücadele edeceğiz. Sizlere, şimdiden emeğiniz, çabanız ve dostluğunuz için teşekkür ediyor, başarılar diliyorum.
Bir Gültan hücrede binlerce Gültan sahada
2 Mart 2024: Demokrasi ve özgürlük mücadelemizi, yerelde, yerinde sağlam temellere oturtmak için geliyoruz. Yokluğun, yoksulluğun, zamların yükünü emekçilerin, kadınların sırtına yükleyenlere karşı mücadele etmek için yola çıkıyoruz. Kentlerimizi, sosyal ve sınıfsal ayrışma mekanları haline getiren anlayışı yıkmak için geliyoruz. Kadınların, yerel yönetimlerde yaratacağı farkı göstermek, demokratik, katılımcı yerel yönetim modelini hayata geçirmek için yola çıkıyoruz. Toplumsal barışı ve kadın özgürlüğünü inşa etmek için geliyoruz. Başta kadınlar olmak üzere, Ankara halkına, demokratik bir seçenek sunmak için geliyoruz. Özgürlükle arayışı olan tüm kadınlar, emekçi kadınlar, genç kadınlar kötü gidişatın farkında olan ve fark yaratmak isteyen tüm kadınlar yola çıktı, geliyor. Demokrasiyi, toplumsal barışı ve kadın özgürlüğünü inşa etmek için geliyoruz.
Sevgili kadınlar; her etkinlikte, her çalışmada, her yerde ve her zaman yüreğimle, bilincimle, tüm benliğimle sizlerle birlikte olduğumu bilmenizi istiyorum. Ben sizleri yüreğimde hissediyor, sizlerden güç ve moral alıyorum. Sizlerin de kadın dayanışmasının en güzel örneğini sergileyeceğinizi ve beni en güçlü şekilde temsil edeceğinizi biliyorum. Bir Gültan hücrede ama binlerce Gültan sahada. Bundan eminim. Binlerce Figen, binlerce Sebahat, binlerce Ayla ve daha nice yoldaşımız, kadın özgürlük mücadelesine katılıyor, öncülük ediyor. Kolektif mücadelemiz, kolektif emeğimizle kazanacağız. Kadın dayanışması kazanacak, kadın örgütlülüğü kazanacak, kadınların ortak özgürlük ve barış mücadelesi kazanacak. Yolunuz, yolumuz açık olsun. Yolumuz özgürlük, demokrasi ve barışa çıksın.