Halihazırda uygulamaya konulan demografik mühendislik, zorla din değiştirme, tehcire karşı hızlı ve caydırıcı önlemler alınmadığı takdirde Êzidî varlığı ve kültürü tehdit olmaya devam edecek
2014'te IŞİD’in Êzidîlerin kalesi olan Sincar'a karşı yürüttüğü soykırım kampanyası, Irak ve Suriye'deki etno-dini Kürt azınlığı meselesini gündeme getirdi. Êzidî nüfusu Irak'ta ağırlıklı olarak Duhok ve Sincar'da yoğunlaşırken, Suriye’de ise Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşıyorlardı. Hesekê'dekinin yanı sıra, Efrin'de tanınmasa da hatırı sayılır bir Êzidî nüfusu yaşıyordu.
Êzidîlerin Efrin'e ilk ne zaman geldikleri bilinmiyor, ancak Êzidî tapınakları ve türbelerinin varlığına bakınca uzun zaman önce o topraklara yerleştikleri düşünülüyor. Sonuç ne olursa olsun Êzidîlerin, bu toprakların ve yaşadıkları bölgelerin otoktonları olduğunu söylemek yanlış olmaz. Efrin Êzidî araştırmacısı ve Efrin Yargı Konseyi'nin şu anki eşbaşkanı Süleyman Cafer, Efrin'deki Êzidîliğin Medler dönemine kadar uzandığını savunuyor.
Modern Suriye'de Êzidîler hem sosyal hem de siyasi olarak marjinal kaldılar. Sivil yaşamdan etkili bir şekilde silindiler. Yasal olarak ve Suriye yasalarına göre Êzidîler Müslüman olarak kabul edildi. Diğer dini azınlıklardan farklı olarak, dini-kişisel statü mahkemeleri yerine İslami mahkemelerden geçmek zorunda kaldılar. Êzidîler, hayatın birçok alanında Müslüman şeriat kanunlarına uymak zorunda kaldılar. Politik olarak, hiçbir Êzidînin Suriye hükümetinde yükselmesine izin verilmedi.
Ancak Êzidîler, Rojava Devrimi'nin ardından ivme kazanacaktı. Ocak 2014'ten bu yana yürürlükte olan Toplumsal Sözleşme olarak bilinen eşitlikçi Rojava Tüzüğü kapsamında, Kuzey ve Doğu Suriye'de ilk kez Êzidîler tüm mezheplerle eşit koşullarda muamele gördü.
Kültürel, etnik ve dini özgürlükleri şart koşan 33. Maddeyle birlikte Êzidîlik tarihte ilk kez tanındı. Rojava'da Êzidîlik kendi başına bağımsız bir din olarak kabul edildi. Eşbaşkanlık sistemine dayalı olarak, Êzidîlere kendi yönetim organlarında ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nde (AANES) yüksek görevlerde bulunma şansı verildi. Êzidîler yıllardır ilk kez ihtiyaçlarını karşılayan bir statüye sahip oldular.
Ağustos 2014'te en büyük Êzidî yerleşim bölgesi Şengal’e, IŞİD tarafından sert bir şekilde müdahale edildi. Binlerce insan katledildi, kadınlar ve çocuklar köle olarak satıldı, erkek çocukları IŞİD’in tarafından el konularak asimile edildi. Bu saldırıdan kaçabilen Êzidîler Suriye'deki dindaşları, diğer halklar, Halk Koruma Birlikleri (YPG) ve Kadın Koruma Birlikleri (YPJ) sayesinde kurtuldu.
Halep'in kuzeybatısında yer alan Kürt bölgesi olan Efrin, Kürtlerin, Arapların, Alevilerin, Türkmenlerin, Çerkezlerin, Ermenilerin, Nasturilerin, Ortodoksların, Rumların, Süryanilerin, Melkitlerin ve diğer mezhep ve ırktan olan çeşitli halkların yaşadığı bir yerdir.
20. yüzyılın başında Efrin bölgesinde yaklaşık 58 Êzidî köyü vardı. Ancak zaman geçtikçe bu sayı azalmaya başladı. Ocak 2018'e kadar Êzidîler, Efrin şehir merkezindeki Şera, Şêrawa ve Cinderes ilçelerindeki 23 köyde yaşıyordu. 2018'den önce Efrin, Suriye ve Irak dışında en büyük Êzidî azınlığa ev sahipliği yapan yerdi.
2012'den Ocak 2018'e kadar, Cizre ve Kobanê'ye kıyasla Efrin, Rojava'nın üç Kürt kantonu arasında en sakin olanıydı. Ancak IŞİD Suriye ve Irak'ta zemin kazandıkça bu gerçek değişti. Halep'in kuzeyindeki Azez, Temmuz 2012'de IŞİD tarafından alındı. Daha batıda, Qastal Jindo, Efrin'e açılan kapıydı.
Ekim 2012'de IŞİD ilk saldırısını düzenlendi. IŞİD ile YPG arasında zaman zaman çatışmalar çıksa da hiçbir zaman tam kapsamlı çatışmalara girmediler. 2013'te köy yeniden IŞİD’in saldırısına uğradı ve saldırganlar püskürtülmüş olsa da Qasta Jindo, YPG ile IŞİD arasındaki ana sürtüşme noktası olmaya devam etti.
Mart 2014'te, Akdeniz kıyısındaki Ermenilerin çoğunlukta olduğu Kasab kasabası, muhalif IŞİD tarafından saldırıya uğradı. Dini azınlıkların nasıl bir tehlike alında olduğunun ve köşeye sıkıştırıldığının açık bir göstergesiydi. Halep çatışmalara girerken, Efrin gelişiyordu. Ama bu uzun sürmedi. Kısa süre sonra savaş çanları çalacaktı.
Ocak 2018'de Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye Ulusal Ordusu'na (SMO) bağlı gruplar, Ankara'nın "güvenlik kaygıları" bahanesiyle, YPG ve YPJ savaşçılarını bölgeden çıkarmak için ironik bir şekilde "Zeytin Dalı Harekâtı" adlı bir hava harekâtı ve kara saldırısı başlattı. Efrin, bölgesel bir imtiyaz anlaşmasının kapanış kısmıydı.
Operasyondan bir gün sonra kuzeyde Şera ilçesine bağlı Anabke köyünde bulunan bir tavuk çiftliği Türk savaş uçakları tarafından bombalandı. İdlib'de yerinden edilmiş yedi kişilik bir aile de dahil olmak üzere en az on bir kişi öldürüldü. Olay, hedeflerin nasıl keyfi seçildiğini ortaya çıkardı.
Şubat 2018'de Türk savaş uçakları, M.Ö. 1300'de inşa edilen Demir Çağı Suriye-Hitit tapınağı olan Ain Dara Tapınağı'nı bombaladı. Gerçekte olup bitenler olacakların kötü bir alâmetiydi.
Yaklaşık iki aylık eşitsiz bir çatışmanın ardından, 18 Mart'ta Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Efrin'in tamamen kontrol altına alındığını ve ele geçirildiğini duyurdu. Mart ayı sona ermeden, işgal altındaki Kürt kantonundan dini mekanların tahrip edildiği ve yağmalandığına dair haberler gelmeye başladı.
Tüm bölgenin alınmasının ardından Türk kuvvetleri ve SMO savaşçıları şehrin her yerinde vandalizm ve yağma eylemlerine girişti. Operasyondaki en dehşet verici eylemlerden biri, Kürt mitolojisinde baskıya karşı direnişi temsil eden kahraman figür Kawa Hesinkar'ın (demirci) sembolik heykelinin tahrip edilmesiydi.
Kürtlerin ulusal bayramı Newroz'dan üç gün önce meydana gelen heykelin yıkılması, Ankara'nın desteklediği hizipçi grupların zihniyet ve ideolojisine ışık tuttu. Muhtemelen çatışmalar durdurulurken, daha acımasız ve vahim bir insan hakları ihlalleri baş gösterdi. Keyfi gözaltı, kaçırma, tecavüz, zorla yerinden etme, cinayet, zorla kaybetme, sınır dışı etme ve fidye için rehin alma yaygın hale geldi.
Êzidîliğin İslam'dan bağımsız bir inanç olarak kabul edildiği Rojava'nın aksine, Suriye'nin bu bölgesinde din özgürlüğü “Zeytin Dalı” altında dramatik bir şekilde engellendi. Ankara'nın işgalinin ardından, İslamcı milis grupları Kürt yerel halkı üzerinde şeriat yasasını uyguladı. IŞİD, Êzidîlere zorla din değiştirtti, Êzidî kadın ve kızlarının kaçırdı.
Dışlayıcı ideolojiyi benimseyen IŞİD, kendi kendilerine ilan ettikleri “hilafet”in düşüşünün suçunu Kürtlere yüklüyor. Kürtleri hilafetin devrilmesinde yardımcı olarak görüyorlar. Savaşçılarının çoğu Deyrezor'dan olan Ahrar’uş Şarkkiye örneği buna bir örnektir.
SMO grupları, 2014 Efrin kentindeki Welat Caddesi'ndeki Êzidî Kültür Birliği'ni mayınlayıp havaya uçurdu ve sembolik Laleş Anıtı Kubbesi'ni ve Zerdüşt heykelini yıktı. 2013 yılında kurulan birlik, Êzidî inancına ait sayısız kitap ve el yazmasını barındırıyordu.
Darat İzza'ya bakan Şeyh Barakat Dağı'nda bulunan Suriye'deki en büyük Êzidî türbesi, Türk silahlı kuvvetleri tarafından ele geçirilerek askeri kışlaya dönüştürüldü. Feqira köyündeki Şeyh Cineid Türbesi, Melek Adi Türbesi ve Qibar köyündeki Şeyh Hüseyin Türbesi ve Çilkhane Türbesi gibi eski ve tarihi anıtların hepsi tahrip edildi."Zeytin Dalı" işgali altındaki 19 Êzidî türbesinin tamamına tahrip edildi.
SMO savaşçıları ayrıca Kürt ulusal figürü Nuri Dersimi'nin Meşhale köyü mezarlığında bulunan mezarını da yıktı. Efrin'deki işgal ve ihlallere katılan cihatçı ideolojiyi destekleyen gruplar arasında Ahrar’uş Şarkkiye, Feylak üş-Şam, Hamza Tugayı, Doğu Ordusu, Ahrar uş-Şam, Sultan Süleyman Şah Tugayı ve Sultan Murad Tümeni vardı.
İslam'a geçmeyi reddettiği için 66 yaşındaki Omar Shamo Mamo, 63 yaşındaki Nuri Jimo Omar Sharaf, 55 yaşındaki Khaled Abdo Elo, Abdo Fuad Nasser ve Fuad Abdo Nasser ve Fatima Hamke, Nargis Daud ve Zahida Nabo Hussein öldürüldü. Başka bir yerde güvenlik ararken üç aile mayın patlaması sonucu hayatını kaybetti. 15'i kadın 60'a yakın Êzidî keyfi olarak tutuklandı, bazıları serbest bırakılırken bazıları halen tutuklu bulunuyor.
Nabi Huri'nin piramit çatılı, altıgen Roma dönemi türbesi, görünüşte hazine arayan Özgür Suriye Ordusu tarafından tahrip edildi. Kasım 2020'de Hurri Kürt kültürüne dayanan Nabi Huri camiye dönüştürüldü. Diğerlerinin yanı sıra, Shadeira köyündeki Êzidî Şeyh Rikab Türbesi'nin durumu da buydu.
Kilis vilayetine ve Suriye'nin Azez ve Efrin'e hâkim konumuyla dikkat çeken, 848 metre rakımlı Qastal Jindo'da bir zamanlar ağaçlıklı ve stratejik öneme sahip Bursaya Dağı askeri üs haline getirildi. Ocak 2018'den bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından üs olarak kullanılıyor.
Bafloun of Shera'daki 75 evin tamamına çeteler el koydu. Azez'i komuta eden Bafloun Dağı'nda büyük bir yerleşim yeri ve köyde bir cami inşa ediliyor. Hiçbir Bafloun sakininin evine dönmesine izin verilmiyor. Qastal Jindo'da da iki büyük cami inşa edildi. Basoufan'da 3500 nüfustan bugün çoğu yaşlı olmak üzere neredeyse 200 kişi kaldı. Daha önce de Êzidî yaşlı bir kadının evine el konularak camiye çevrilmişti. Êzidîlerin dini mekanları, mezarlıkları ve diğer kültürel yerleri yok edilmeye devam ediliyor.
Daha yakın bir tarihte, 16 Aralık'ta, Ezi Günü olarak bilinen üç günlük orucun açılışını kutlamak için sabahın erken saatlerinde Basoufan sakinleri mezarlarını ziyaret ederken, mezarların tahrip edildiğini görünce dehşete düştüler.
Uluslararası hukuka aykırı olsa da genel olarak Efrin Kürtlerinin, özel olarak da Êzidîlerin demografik gerilemesi sürüyor. Türk devleti tarafından sistematik olarak Türkleştirme politikaları izlenirken, İç ve Doğu Suriye'den getirilen ve çoğunlukla Araplar olan kişilerle Araplaştırma politikası getiriliyor.
Suriye Krizi öncesinde Suriye'de yaklaşık 60.000 Êzidî yaşıyordu ve bunların neredeyse tamamı Efrin'de ikamet ediyordu. 2018'de yaklaşık 30.000 kaldı. Ancak bugün, çoğu yaşlı olmak üzere 1.000'den az kişi orada yaşıyor. Mart 2018'den bu yana Êzidî nüfusunun %90'ı Efrin'den sürüldü, bazıları kaçtı, diğerleri de evlerinden çıkmaya zorlandı.
Efrîn'de insan hakları ihlalleri, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlendi. Halihazırda uygulamaya konulan demografik mühendislik, zorla din değiştirme, tehcire karşı hızlı ve caydırıcı önlemler alınmadığı takdirde Êzidî varlığı ve kültürü tehdit olmaya devam edecek.
Efrin, bölgesel (Türkiye) ve küresel (Rusya) güçleri içeren bir bölgesel uzlaşmanın ve kısasa kısas siyasi pazarlığın parçası olduğu için sessiz bir cinayet davası olmaya devam ediyor. Buna karşılık, Güney Suriye'nin Şam kırsalındaki Doğu Guta ve kuzeyde Halep şehrinin doğu kısmı, Türk destekli muhalefet tarafından çoktan boşaltıldı ve Rusya destekli Suriye rejim güçlerinin kontrolüne verildi.
Misyoner olmayan bir inanç olarak zulüm ve din değiştirme nedeniyle Êzidîlik, neredeyse yok olma noktasına kadar geriliyor. Efrin Êzidîleri, atalarının topraklarından kültürel ve bölgesel olarak yerinden edilmeyle karşı karşıya. Önlem alınmazsa 10 yıldan kısa bir süre içinde Êzidî kültürü bin yıldır yaşadığı topraklardan yok olabilir. Efrin'de ve başka yerlerde dünya Êzidîleri unutmuş görünüyor. Acı bir gerçek hâkim.
*Çeviri: Jin Dergi
*Kaynak: https://nlka.net/eng/afrins-rich-and-millennia-old-yazidi-culture-edges-to-the-precipice/