‘Bir Tutam Saç’, Sona Mengütay şahsında şiir olan kadınları anlatıyor. İmgesel yaratıcılıktan beslenen, ruhuyla mısra çeken ve ‘bir anlatabilsem’ sancısını şiirle dindiren kadın, Sona’nın kelimelerinde hayat buluyor
“Baştan sona şiirim
okuyabilir misin beni”
Tarihin ilk şairinin kadın olduğu gibi, ilk yazılı dilin mucidinin kadın olması da unutulanlar, unutturulanlar arasındadır. İnsanlığın gelişiminin her yaşamsal safhasında kadınların eli, dili, aklı vardır ve bu bizler için hiçte buruk bir nostalji ya da cins güzellemesi değildir. Daha çok, hakikatin yeniden keşfi diye tanımlanabilir.
Cari erkek aklı, beğenileri, bariyerleri ve hayat kadar sanatında trendlerini belirleme hakimiyeti karşısında, kadının arada bir ‘hop’ demesi ve potansiyelini öne çıkarması iyidir. Bilhassa da on binlerce yıl öncesinden analarımızın, ninelerimizin tarihe kazıdığı dizelerden miras kalan şiir alanında.
Sona Mengütay’ın yazdığı şiirlerden oluşan ‘Bir Tutam Saç’ kadın potansiyelinin günümüzdeki iyi örneklerinden biri olarak değerlendirilmeyi hak ediyor. Aynı zamanda hapishane üretimi edebiyat eserleri harmanına ‘bir tutam’ şiirle katılıyor.
27 yılını zindanlarda zulümden zulüme, sürgünden sürgüne geçiren, özgür mücadele alanlarından esaretin kör kuyusuna uzanan bir hayatı yaşayan kadın elbette şair olur. Ama ‘Bir Tutam Saç’, Sona Mengütay şahsında şiir olan kadınları anlatıyor. İmgesel yaratıcılıktan beslenen, ruhuyla mısra çeken ve ‘bir anlatabilsem’ sancısını şiirle dindiren kadın, Sona’nın kelimelerinde hayat buluyor. ‘Baştan sona’ şiire kesmiş ve yaşamışlığını onun diliyle anlatan kadın, yine kırgın, kalender ama vazgeçmeden soruyor: Peki ya ‘okuyabilir misin beni?’
“Saçlarım dile geldi
delicesine esiyor rüzgarda
saçlarım konuşuyor
her teli kendi dilinden
kadınlar saçlarını bağladı birbirine
isyana çağrı
özgürlüğe yol
saçlarımdan çıkan kıvılcımlar eşliğinde”
İran’da Jina Masha Amini’nin ölümü ve kadın saçlarının dalgalanışıyla kopan fırtına, Sona’nın dizelerinde dile geliyor. Aynı zamanda zapt edilen saçların ve eril tahakküme isyanın dile gelişi bu. Kadının saçını tehlikeli ve yasak gören, onun başını da öyle görüyordur; aklını, iradesini, ruhunu hapsediyordur aslında. Bu hapsedilişe isyanı, bilincinin ve yüreğinin derinliklerinde hisseden tutsak kadın, ‘her teli kendi dilinden’ hecelerle haykırır yeni çağın hakikatini.
Bir Tutam Saç, dünyanın dört bir yanında sıçramalarla gelişen kadın kurtuluş hareketinin ve yaşadığımız kadim coğrafyada boy veren kadın devriminin sanat ve estetik alanına yansımalarından biridir aslında. Her isyan ve devrimci toplumsal değişim süreci kendi etiğini, estetiğini de yeniden yaratır. Bu yaratım sürecinde kadın ve şiir eksik kalırsa içinde bulunduğumuz yüzyılın ruhu okunamaz, anlaşılamaz. Aslında Sona tam da bunu söylüyor; ‘Kadındaki şiiri okuyun ve çağı, zamanı, hakikati anlayın.’
“(…) ahdım olsun dedim
düştüğüm o dilden
söküp alacağım kendimi
adıma bulaşan bin yılların
lanetini çitiliyorum
parmaklarım çürüdü çitilemekten
eyvahlar olsun bana
ellerimin acısına çağların laneti bulaştı”
Dile düşen, erkeğin kabulü ya da reddiyle hayat yazgısı belirlenen ve sıranın dışına çıkarsa lanetlenip düşkün ilan edilen kadının ahdını her dizede hissederiz. Şiirler bir ahdı yerine getirdiği için ve getirdiği kadar anlam bulur. Bin yılların lanetini bozmak adına söylenen sihirli sözcükler gibidir. Kendi sözünü söylemeyen, kendi şiirini yazamayan kadının, bağımsız ve özgür bir kader yolu olamayacağını bilir.
“(…) şiirimdeki sesi duyuyor musun
o ses!
ezilmiş bir kadının sesi değil artık
bin yılların zulmüne başkaldırmanın sesidir
görüyor musun
sözlerim yargı gibi duruyor dizelerin arasında
imgelerim sayfalar arasında yas tutmuyor artık
düşleri sönmeyen hakikat arayışçıları gibi
sesimin tınısının ömrü uzundur (…)”
Kadının hakikat aşkı ve yolculuğudur, Sona Mengütay’ın şiirinde imgelenen, mısralanan. 30 yıla merdiven dayamış tutsaklığın, düşlerin alevini söndüremediği, tutkuyu ehlileştiremediği bir hakikati tanımlar. (…) Ey sevgili / ruhumu dirençli tutan varlık / kalbimin ritmine kim ayar kurabilir ki / hangi kapı / hangi kilit / hangi karanlık” derken kendi varlığını ve gerçekleşmesini yeniden kurar. Direncinin ömrü de sesinin tınısının ömrü gibi uzundur. Ve direniş, kadını da şiiri de güzelleştirir.
Onu güçlü ve anlamlı kılan her insan, her duygu “sevgili” olarak karşımıza çıkar. Bazen dertleştiği bir dost, yoldaş bazen de maziden çağırdığı özgürlük savaşçısıdır. Ama en çok ‘Ruhumu dirençli tutan varlık’tır sevgili. “Tüm aşklar sende kavranmıyor mu / tek dileğim sana varmaktır ey hakikat” dizeleri, aşkta, sevgilide dillenen yaşam tutkusunu ve ‘evvel zamanda’ varlığını ‘temize çeken’ hakikatin, ahir zamanda ‘bir kez daha’ çağrılışını anlatır. Sezdirdiği hakikat sadece ortasında yandığı özgürlük ateşi, hayatı yeniden kurma kavgası, toplum ve doğa içerisinde oluşma macerası değildir. Daha çok kendisi ve içinde biriken ‘yeniden anlam bulma’, varlığını tamamlama gücüdür. Hayatındaki ve bilincindeki direnişi, özgürlük değerlerini sarsıp ayağa kaldırarak kendini yeniden oldurma yolculuğunda başka bir kavşağa gelişi ifade eder. Hakikatin yeniden keşfidir bu. Kadın insanın aşkınlaşması ve kendi sınırlarının üzerine yürürken kendini yeniden keşfetmesidir.
Kitabın sayfalarında dolaşırken, duygudan duyguya götürür sizi şiir ve onları birbirine bağlar. Kadın ruhunun rikkatinde acılar, hasretler, yitirmişlikler, hırpalanmışlıklar anlam kazanır. Özünü ve amacını bilen bir hayatta hepsinin anlamı vardır. Derin kederlerden damıtılan inanç ise şiirin koynunda sakin ve sade yaşamaktadır. Çok can kaybedip kendi canından çoğalan bir maneviyatın, gidenlere yemini “analara zafer armağan etmektir.”
Ama mahpusluk, -hele bir de- ‘zulüm otuz yıldan aşağısını kabul etmemişse’ içeridekinin ağzındaki ‘kesif tat’tır. O tadı bastırmanın çaresiyse yine kadın tutsaktadır:
“(…) kahkahalarım dağıtıyor
ağzımda biriken
o kesif tadı
cesaretim
kalbimin kanatlarında mayalanıyor
içiriyorum korkularıma”
Bir Tutam Saç, Sona Mengütay’ın çıkardığı ilk şiir kitabı. Newroz’u selamlamak niyetine 21 Mart’ta yayınlandı ama son ayların olağanüstü toplumsal, politik şartlarından ötürü hakkettiği gibi gündeme gelemedi. Okuduğunuz değerlendirme, hasbelkader ve geçte olsa bir hakkı teslim etme amacı taşıyor.
Elbette esas olan ‘elma seni sever mi, sevmez mi’ bakmadan sevmek ve üretmektir. Sona hala yan hücrede şiir yazmaya devam ediyor. Ama daha önemlisi okumayı bilmek değil mi?
*Bir Tutam Saç / Ceren Kültür Yayınları
*Kandıra 1 Nolu F Tipi Cezaevi