Varlığımızı korumak için kültürel direnişimizi sadece kültür ve sanatla ilgili çalışanlara bırakamayız. Kürt toplumu olarak bulunduğumuz her noktadan kültürsüzleştirilmeye, kapitalizme, popüler kültüre karşı durmalı ve buna direnmeliyiz
Salt belli bir durum ve süreç üzerinden kültürlülük ve kültürsüzlük tanımlaması yapamayız. Kapitalistleşmek ya da onun tanımlamasına göre modernleşmek kültürleşmek ise; modernleşmenin altyapısını hazırlayan zemin nasıl oluştu? Modernleşmenin kendisine kabul ettiği değerler nereden geldi? Hiçbir şeyin yoktan var edilemeyeceğini biliyoruz. Ne kapitalizm ne de ondan önceki sistemler yoktan yaratmışlardır. Ama her aşamanın kültürle, kültüre kattığı iyi ya da kötü şeylerle devam ettiğini biliyoruz. Toplumsallaşma sağlandıktan sonra, zincirin halkaları gibi toplumda sürekli bir değişim ve dönüşüm yaşanmıştır.
Toplumsallık açısından kapitalizm insanlık, kültür ve insani değerler açısından en kötü sistemdir. Kapitalizmde kültür yaratmak değil, yaratılanlar üzerinde popüler olmak esastır. Kültür insanlığın tarih içinde emekleri sonucunda ürettikleri değerler olduğundan, tüm tarih boyunca hangi dönemin insanlık açısından daha çok kültürleşmeyi ifade ettiğini anlamak mümkündür. Kültürel yaratımları ve toplumsallığın binlerce yıllık değişim ve dönüşümünü birkaç cümle ile ifade etmek tabii ki mümkün değil ancak insanın kültürleşme düzeyini göz önünde bulundurarak, çok zengin ve derin bir süreç geçirdiği yadsınamaz bir gerçekliktir.
Hem maddi hem de manevi değerlerin tüketilmesinin miktarı kapitalist sistemi zengin yaptığından, tüketimin anlık ve çok olması gerekir. Bir nesneyi tüketmek gerekmiyorsa bile onu tüketilmesi gereken bir duruma getirmek kapitalist kültürün bir gereğidir. Tüketim olsun ki sistem işlesin ve sahipleri zengin olsun. Bu temel yaklaşım kültür ürünlerinin diğer temel bir ilkesi olan kalıcılığın öldürülmesidir. Çünkü üretilen değerler kalıcı olursa tüketimi yavaş ve geç olur. Bu da az para kazanmak demektir. Kapitalizm sürekli ve daha çok para biriktirmek olduğu için kalıcılığa düşman olmak zorundadır. Kapitalist kültürde, alım satım esas olduğu için insan ile maddi ve manevi kültür değerleri arasında bu ilkeyi harekete geçirecek bir mantığın da kurulması gerekecektir. Kültür ile insan toplumu arasındaki kopmaz bağ kapitalist mantıkta kendisini var kılmak için esas aldığı insana yaklaşımını da ele vermektedir. Kültüre yaklaşım, kültürel bir varlık olan insan ve toplumuna da yaklaşımdır. Kültürel değerler, toplumsal kimliğimizin emeğinin bir sonucudurlar. Kültür değerleri ayrım yapılmadan satışa çıkarılıyorsa bu iş için bir toplumda kendi değerlerine karşı "bunlar satılabilir" mantığının geliştirilmesi kaçınılmaz olur. Bu mantığın toplumda hâkim olması için de toplumun toplum olmaktan çıkarılması gerekir.
Çünkü toplum üretmek, yeni değerler kazanmak için oluşmuştur. Toplumsallık ihtiyacından fazlasını tüketen değil, üreten bir özellikte işler. Toplumsal üretimin fazlalığı tüketimi değil, zenginliği artırır. Kapitalizm, toplumsallığı da dağıttığı için çok rahat bir şekilde her değeri alım satım konusu yapabilmektedir. Alım satım konusunda kapitalist pazarlamacılık kültürü popülerleştirerek satar. Kültürün popülerleştirilmesinin kültürel ürünlerden daha çok para kazanmak amacıyla pazarı genişletmekle birebir ilişkisi vardır. Kültürün popülerleştirilmesinin sağlanması için uygulanan yöntemler söylendiği gibi tüm toplumu kültür ve sanat ile buluşturmak için değildir. Para kazanma amacı olmayan hiçbir uygulama kapitalist dönemde gerçekleşmez, gerçekleşmesine izin verilmez. Çünkü değerlerin el değiştirmesinde para kazanmak amaç olmaktan çıkarsa kapital birikmez. Kapitalizm biter. Kültürün en geniş kesimlere ulaşması için halk kültürlerinin işlenmesi gerekir. Bunun için cinsi ve sınıfı ne olursa olsun her kesimden alıcısının olduğu tek alan kültür değerlerinin satıldığı pazar alanıdır. Satılığa çıkarılmış kültür ürünlerinin satış miktarı ise popülerlik temelinde olur. En çok satan en popüler ürün ve kişi olduğu gibi, en çok satmak için de popülerliğe ihtiyaç duyulmaktadır. Popülerlik sattırır ancak satmak için de popüler olana ihtiyaç vardır. Kültür ürünlerinin satılması için yapılan reklamların kendisi de malın pazarda satılma biçiminin değişik bir halidir. Dolayısıyla kültür-sanat reklamcılığı diğer malların reklamcılığı gibi değildir. Yani hem reklam hem de mal satmanın iç içe olduğu bir durum yaşanmaktadır. Kültür ürünlerinin satılık duruma düşürülmesi en fazla kültür ürünleri olan sanat alanını ayağa düşürmüştür. Sanat, satmak için yapılan bir zanaat olmuştur. Sanat ürününün kalıcılığında güzel olma esastır. Bir sanat eserinin arkasında bıraktığı etki güzel demektir. Ancak pazara mal yetiştirme mantığı içindeki popülerlik sanatı bitirmiştir. Popüler kültür içinde sanat kolu en etkili kullanılan alan olmuştur. Bundan dolayı bir sanat eseriyle herhangi bir nesne aynı reyonda satılmaktadır. Göze ve kulağa hitap etmek satışı artırmada en etkili yöntem olduğu için, biçim en önemli konu olmuş, içerik ve kalıcılık çok önemsiz duruma getirilmiştir.
Kültürü popülerleştirmek, sadece kültür-sanat ürünlerini özlerine ters biçimde kullanmak değildir. Bu durum kendisiyle birlikte hiçbir tepki vermeden her türlü derde dayanacak bir birey ve toplumsal yapıya yol açmaktadır. Bireyin popülerler tercihi, popülerlikten kazananlarca hazırlanmış bir listesi vardır. Popüler kültürde neyin popüler olduğu çok iyi ve amaçlı hazırlanmış popülerlere söylettirilir. Neyin popüler olduğuna birey veya toplum karar veremez. Çünkü bunlar satılan malın sahibi değildir. Bu kararı popüler olandan ekonomik ve siyasi olarak kazananlar karar verirler. Popüler kültür toplumsal alanda kolay yönetilir bir durum yaratır. Her şeyin en popüleri kültürün popülerleştirilmesiyle ilişkilidir. Kapitalizmde de bu kimlik popülerliktir. Kültür ürünlerinin satmak amaçlı hazırlanıp piyasaya sunulması kültürün popülerleştirilmesi demektir. Kültürün popülerleştirilmesi demek, toplumsal yaşama ve bin yılların ortaya çıkardığı kutsal değerlere yapılan en büyük saldırı demektir. Bu saldırının startı kapitalist sistemce verilmiştir. Bu saldırıya uğramayan toplum ve değer kalmamıştır. Bu saldırının Kürt kültür değerlerine de yöneldiğini çok iyi biliyoruz. Kürt kültürünün popülerleştirilmesinin değişik nedenleri vardır. Sömürgeleştirilmek istenen Kürt kültürünün amacı Kürt kültürünü asimile etmektir. Direniş kültürüne saldırılar, asimilasyonu başarıya götürmek kadar, Kürtleri kültürel değerlerinden koparıp içi boş, zerre Kürtlük bilinci taşımayan insanların oluşmasını istemektedirler.
Kürt kültürünün uzun yıllar yaşadığı baskı ve asimilasyon, bir halk olarak Kürtlerin gelişimini geriletmiştir Bu durum Kürtler arasında fiziksel, mental uzaklaşmaya neden oldu. Parçalar halinde yaşayan, kültürel zenginliğin birbirini güçlendirerek daha zengin bir kültüre dönüşmemesi için, geliştirdikleri yoğun yabancılaştırıcı politikalar, Kürtlerin kendi değerlerini sahiplenme bilincini olumsuz etkilemiştir. Bunun için Kürt kültürüne pazarda satma tarzındaki yaklaşım sadece para kazanma yaklaşımı değildir; asimile etme amaçlıdır. Bunun karşısında durmak her Kürdün temel görevidir. Kültür insanın yaşamıdır, var ettiği her şeydir ve dilimiz elimizden giderse bizden geriye hiçbir şey kalmaz, içi boş bir kabuk olmanın ötesine geçemeyiz. Varlığımızı korumak için kültürel direnişimizi sadece kültür ve sanatla ilgili çalışanlara bırakamayız. Kürt toplumu olarak bulunduğumuz her noktadan kültürsüzleştirilmeye, kapitalizme, popüler kültüre karşı durmalı ve buna direnmeliyiz.