Tek sorun çok çalıştırılmaları değil bunun yanı sıra taciz ve tecavüze de maruz kalıyorlar. Hatta paralı işveren tarafından gasp ediliyor ve tüm bu hak ihlallerine rağmen gerekli mercilere şikayette de bulunamıyorlar. Çünkü ‘kaçak’lar
16 Haziran Dünya Ev İşçileri Günü ve ev işçisi kadınların haklarını arayacakları, örgütlü mücadelelerinin cevap bulduğu bir gün var artık. Bugüne öyle kolay ulaşmadılar; hayatlarını kaybettiler, sakat kaldılar, taciz ve tecavüze uğradılar yeri geldi aç çalıştırıldılar, yeri geldi hırsız muamelesine maruz kaldılar. Tüm zorluğa rağmen hala tercih edilen bir iş olmasının nedeni ise eğitim görmeyen kadınlar için en hızlı istihdam sahası olmasıdır.
Kendim de bir ev işçisi kadının çocuğu olarak bu süreçleri yakından biliyorum. Annemin ev işçisi oluşunun ayırdına ilkokul öğretmenimin "Annesi çalışan var mı?" sorusuyla varmıştım. Evet cevabını veren herkes sınıfta kalacaktı ve öğretmenimiz annemizin ne iş yaptığını öğrenecekti. Benden istediği cevabı aldı. "Annen yarın gelsin, konuşalım" demişti. Annem okula geldi, konuştular, hatta o hafta temizliğe de gitti. Ama öğretmenimle iş akdi sadece bir kereye mahsus oldu. Çünkü öğretmenim evden çıkarken masa üstüne, yatak odasına, mutfak dolabının içine paralar koymuştu, annemin hırsız olup olmadığını denemek için ama dolaba bir tas yemek koymayı akıl edememişti.
Bir ara İstanbul’un en bilindik bir caddesinde çalışmaya gidiyordum. Akşam eve gitmek için bindiğim arabada tüm kadınlar deterjan kokuyordu. O kadınların gittikleri evlerde uğradıkları haksızları duyuyorduk, duyamadıklarımız da vardı elbet ya da anlatılmayanlar…
Bu ülkenin yurttaşı olan ev işçileri için durum bu kadar trajikken peki bu ülkeye gelmiş ve ev işçiliği yapan göçmen kadınlar için durum nedir diye sorarsak onlar için bu süreç çok daha sancılı ilerliyor. Çünkü ülke yurttaşı kadınlar bile hak mücadelesinde gereken sonucu alamazken göçmen kadınlar hak bile arayamıyor.
Oturum hakkı alamadıkları için kaçak çalışan göçmen kadınlar önce onları ülkeye getiren şebeke tarafından mağdur ediliyor. Çünkü ülkeye getiren şebeke iş bulma garantisi ile kadınları ülkeye getiriyor. Bu kadınları kontrol altında tutmak için pasaportlarına el konuluyor ve bu şekilde zaten ülkeye yabancı olan kadınların bir de özgürlüğü alınmış oluyor. Şebekelerden kurtulsalar bile bu hayatlarını idame ettirmeleri gerektiği için iş bulmaya çalışıyorlar. Birilerinin yönlendirmesi ile iş bulmak herkes için kolay olmadığından “merdiven altı şirketlere" başvuruyorlar. Bu şirketler onlara çoğunlukla yatılı ev işi buluyorlar. Bunun karşılığı olarak ise ilk maaşlarına el koyuyorlar. Bu yatılı iş içerisinde ev temizliği, varsa çocuk ya da yaşlı bakımı, yemek ve ev alışverişi de oluyor. Haftada bir gün izin hakkı olan göçmen kadınlara çoğunlukla o gün de bir günlük yevmiye verilip tüm hayatı çalıştığı ev içine hapsediliyor.
Tek sorun çok çalıştırılmaları değil bunun yanı sıra taciz ve tecavüze de maruz kalıyorlar. Hatta paralı işveren tarafından gasp ediliyor ve tüm bu hak ihlallerine rağmen gerekli mercilere şikayette de bulunamıyorlar. Çünkü ‘kaçak’lar.
Seren Serengil’in yanında çalışan Özbek uyruklu Gülnoza Mamotovanice bu duruma örnek kadınlardan yalnızca biri. Mamotovice hem evin işlerini yapıp hem Serengil’in birden fazla olan köpeklerine bakıp hem de dışarıda da ona eşlik ettiğini dile getirmişti. Bu yoğun iş temposu yüzünden izin isteyince de şiddete maruz kalmıştı.
Peki, kapanan kapılar ardında kadınların güvenliği ne durumda dersek, orada durum daha da derinleşiyor. Zira ev işçisi göçmen kadınlar taciz ve tecavüze de uğruyor. Evin sahibi kadın evde olmadığı zamanlar çoğunlukla ev işçisi göçmen kadınlar tacize ya da tecavüze maruz kalıyorlar. Burada ise evin sahibi kadın evindeki erkeğe ceza kesmek yerine çalışan kadına ceza kesiyor ve işten çıkarıyor.
Elif Görgü’nün Evrensel Gazetesi’nde yer alan haberinde İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında sahnelenen “Temiz Şehir” adlı oyuna dair izlenimleri yer alıyor. Oyun Yunanistan'da ev işçiliği yapan kadınları anlatıyor. Oyunda yer alan oyuncular aynı zamanda birer ev işçisi. Kendi ülkelerinde mimar, öğretmen, modelist, akademisyen, sanatçı olan bu kadınlar Yunanistan’da eğitimlerine denk iş bulamadıkları için ev işçisi oluyorlar. Oyun büyük ilgi görüyor. Bu kadar iyi eğitimli kadınların ev işçisi olması yadırganıyor. Oyun sonunda Elif Görgü “Acaba bu salondakilerin kaçı dışarı çıkınca Suriyeli göçmenlerden şikayet edecek” diye sorduğu soruya, yakınlarındaki biri “Ama o başka…” yanıtını veriyor.*
Herkes kendinden bağımsız olanı şirin buluyor, kendi ile istihdam alanında yarışmayacak göçmeni haklı buluyor. Evli olduğu erkek tarafından tacize uğramayan kadını mağdur görüyor. Kendisinin sömürmediği çalışanın hakkı için konuşuyor ama iş bu ülkeye, bu şehre, evimize girmeyene kadar geçerli. Evimizin içindekileri ise kapı tamamen kapanıncaya kadar görebiliyoruz.
* https://www.evrensel.net/haber/392514/gocmen-isciligin-kirli-sokaklarini-temizleyen-kadinlar