16 Haziran Dünya Ev İşçileri Günü. Türkiye'de 2 milyon ev işçisi olduğu tahmin ediliyor ancak 2 milyona yakın ev işçisi kadının İş Kanunu'nda dahi adı yok. Güvencesiz koşullara, taciz ve emek sömürüsü altında yaşam mücadelesi veriyorlar
Uluslararası Çalışma Konferansı 2011 yılı Haziran ayında 189 sayılı Ev İşçileri Sözleşmesi’ni ve 201 sayılı Tavsiye Kararı’nı benimsedi. Söz konusu iki belge ilk kez özel olarak ev işçileri için insana yakışır işlerin teşvik edilmesini hedefleyen uluslararası standartlar getirmekteydi. O zamandan bugüne iki belge, ev işçilerinin yaşam ve çalışma koşullarını iyileştirmeye çalışan politika yapıcılar için önemli bir rehberlik kaynağı olarak işlev görmüştür. ILO’nun bu belgeleri takip eden ve hükümetlerle birlikte işçi ve işveren kuruluşlarını destekleyen çalışmaları, bilgi geliştirme ve bilgi paylaşımını, farkındalık yaratmayı ve sosyal diyaloğun teşvik edilmesini içermektedir.
Bu karar sonrasında Uluslararası Ev İşçileri Ağı, tüm hükümetleri ILO C189’u imzalamaya davet etti. İlk imzalayan ülkeler Uruguay ve Filipinler oldu. İki hükümetin imzalamasıyla “Ev İşçilerine İnsanca İş Sözleşmesi” yürürlüğe girdi. Buna bağlı olarak 16 Haziran “Dünya Ev İşçileri Günü” olarak bir farkındalık yaratma günü olarak kayıtlara geçse de, Türkiye henüz sözleşmeyi imzalamadığı için yasal düzenlemeleri de yapmadı.
Ev hizmetleri dünyanın diğer pek çok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de yaygın bir istihdam alanı iken, gene dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi, Türkiye’de de ev işçilerinin sayılarına ilişkin yeterli istatistik bulunmamakta.
Ancak bazı araştırmalara göre Türkiye’de iki milyondan fazla ev işçisi kadın olduğu tahmin ediliyor ve bu kadınlar “en güvencesiz çalışan gruplar” arasında yer alıyor. Kayıt dışı ve statüsüz olarak ev temizliği, yaşlı ve çocuk bakımı gibi alanlarda çalışan kadınların geçirdikleri iş kazaları ise kayıtlara dahi geçmiyor.
İmece Ev İşçileri Sendikası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Tülay Korkutan, ev işçisi kadınların yaşadıkları sorunlara dair Mezopotamya Ajansı'ndan (MA) Esra Solin Dal'a verdiği demeçte, meslek odaları ve sendikaların verilerine göre Türkiye'de 2 milyondan fazla ev işçisi kadın olduğunu, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ise 1 milyon ev işçisi kadın olduğunu söylüyor.
İki milyon işçiden yüzde 90’ının kayıtsız çalışan kadınlardan oluştuğunu aktaran Korkutan, “Türkiye'de ev işçileri yasa kapsamına alınmadığı için ağır koşullarda çalışıyorlar” diyor.
İmece Ev İşçileri Sendikası ise 16 Haziran günü yaptığı basın açıklamasında ev işçisi kadınların görünmeyen emeklerinin görünmesi ve güvenceli bir iş isteğini bir kez daha dile getirdi: “Derhal ev işçileri iş yasası kapsamına alınsın ve insana yakışır iş koşullarına kavuşması için gerekli yasal düzenlemeler yapılsın. Türkiye ILO’nun C 189 nolu ‘ev işçilerine insana yakışır iş sözleşmesi’ni hala imzalamadı. Buradan bir kez daha sesleniyoruz ILO C 189 imzalansın. İmece Ev İşçileri Sendikası olarak taleplerimiz ‘bütün kayıt dışı çalışan işçilerin talebidir’ diyoruz ve herkesi bu sese ortak olmaya davet ediyoruz."
İş Kanunu'nda yerleri yok
Sendika üyesi Tülay Korkutan ise ev işçilerinin çalışma koşulları ve talepleri ile ilgili şunları dile getiriyor: "Türkiye’de ev işçisi kadınlar uzun çalışma saatleri, işin düzensizliğinin getirdiği gelir süreksizliği, psikolojik, fiziksel, cinsel şiddet, iş cinayetleri, kayıt dışı istihdam, sosyal güvenceden mahrum olmanın yanı sıra, bel fıtığı, cilt-deri gibi meslek hastalıkları gibi sorunlarla karşı karşıya kalıyor. 189 sayılı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Sözleşmesi ve 201 sayılı ILO ‘Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş’ tavsiye kararı ile ILO’nun 177 sayılı Evde Çalışma Sözleşmesi’ni imzalamayan Türkiye, ev işçisi kadınları ‘işçi’ kapsamında değerlendirmediği için kadınlar, kendilerine İş Kanunu’nda yer bulamıyor.”
İmece Ev İşçileri Sendikası’nın 20 yıldır ev işinin “iş” olduğu, ev işçisinin de “işçi” olduğu yönünde mücadele verdiğini belirten Korkutan sözlerine şöyle devam ediyor:
“Ev işçisi kadınların örgütleme konusunda önlerinde ciddi engeller var. Sendikalara üye olamıyorlar çünkü sendika kanuna göre; bir yere üye olman için sigorta sicil numaranın olması gerekiyor. Sigortaları olmadığı için doğalında sendikaya da üye olamıyorlar. Örneğin sendikalar, fabrikalarda örgütlenme yapar, bunun sonucunda toplantılar düzenlenip toplu sözleşmeler yapılır, fakat ev işçisi kadınlar ayrı, ayrı çalışıyorlar, ayrı ayrı evlere gidiyorlar, bu yüzden bizim de onlara ulaşmamız çok zor. Örgütlenmelerin önünde çeşitli handikaplarımız var. Çünkü kadınların gittikleri yerler ev, yani özel alan. Bu nedenle bir sorun olduğu zaman bunun denetimini yapamıyoruz. Bu nedenle biran önce ev işçilerinin mücadelesi görülmeli, sesleri duyulmalı, başta emeklilik hakkı olmak üzere, sigortaları yapılmalıdır.”
'Bir de hırsızlıkla suçlandım'
Yine MA'dan Esra Solin Dal'a konuşan ve yaklaşık 20 yıldır ev işçisi olarak çalışan Zeynep Ayvalıtaş (50) ise sigortalı olarak başladığı işte 4 yıl sonra sigortasının yatırılmadığını öğreniyor.
Ayvalıtaş, ev işçisi olarak yaşadıklarını şu sözlerle özetliyor: “Dört senin sonunda maaşıma zam istedim, maaşıma zam yapmadıkları gibi bir de, ‘50 TL paramı aldın’ diye hırsızlıkla suçlandım. Ben de işi bırakıp, çıktım."
'Devlet bizi işçi olarak görmüyor'
Devlet tarafından resmi bir statüleri olmadığı için hiçbir şekilde haklarını arayamadıklarını dile getiren Ayvalıtaş, mahrum kaldıkları hakları sıralıyor: “Hiçbir iş güvencemiz yok. İşsizlik maaşı alma şansımız yok. Çoğumuz sigortasız çalışıyoruz, sigortası olanların da yarım gün yatıyor, tam gün yatmıyor. Çünkü devlet bizi işçi olarak görmüyor. Oysa biz ev temizliyor, yemek yapıyor, yerleri siliyor, ütü yapıyoruz. Akşam eve gelince yorgun oluyoruz. Bir de kendi evimizin işini yapıyoruz. Yaptığımız bunca işe karşı ayda 3 bin ile 5 bin arasında değişen ücret alıyoruz. Yol ücreti, yemek parası her şey bize ait ama aldığımız ücret hiçbir şekilde emeğimizi karşılamıyor.”
Tacize uğruyoruz, şikayetçi olamıyoruz'
Ev emekçisi kadınların en önemli sorunlarından biri de çalıştıkları evlerde herhangi bir haksızlığa maruz kalmaları durumunda başvurabilecekleri herhangi bir mecranın olmaması. Ev işçisi Ayvalıtaş bununla ilgili de şu sözleri ifade ediyor: “Bazen ev sahibinden kaynaklansa dahi bizi sorumlu tutuyorlar. Bazen temizlediğimiz evleri iki defa temizlemek zorunda kalıyoruz. Bazen hakarete, sözlü tacize uğruyoruz. Hırsızlıkla itham edilsek şikayetçi olamıyoruz. Çünkü biz resmi olarak işçi sayılmıyoruz.”
Ayvalıtaş İmece Sendikası ile örgütlü mücadelenin neleri değiştirebileceğini de sözlerine ekliyor: “2010'da İmece ile tanıştım. Eskiden ev işine gittiğimiz zaman, ‘kadınım’ ya da ‘yardımcım geldi’ diyorlardı. Başka birine tavsiye ederken, ‘Benim kadını sana göndereyim’ derlerdi, bir ismimiz yoktu. Şimdi ev işçisi tanımı kullanılıyor. Bir sendikamız var.”
Kaynaklar:
*http://mezopotamyaajansi35.com/KADIN/content/view/211414
*https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—ed_protect/—protrav/—travail/documents/publication/wcms_229178.pdf