Bazı araştırmacılar kültürü tarım devrimiyle başlatırlar. O zaman Kürtler kültürleşme anlamında ilk yaratıcı halklardandır. Çünkü tanımlamalara göre, ilk tarımsal faaliyet, ilk yerleşik yaşam Mezopotamya'da, bugün Kürt denilen toplumun anaları ve ataları tarafından geliştirilmiştir
Kültür nedir, nasıl tanımlanabilir? Bugüne kadar kültüre yönelik yüzlerce tanım yapılmıştır.
Kültür için genel anlamda, insanın yarattığı her şeydir denilebilir. Kültür kimliktir; kültür bir halkın ya da bir ulusun tarihten bu yana kendini var etme tarzıdır, onun dilidir, ilişkileri ve yaşam tarzıdır. Her halkın ve ulusun tarihten bu yana yarattığı değerler ve bir de bu değerlerle kendisini ifade etmesidir. Ayrıca; kültür bir toplumun zihniyetini, düşünme kalıplarını, dilini ifadelendirirken, maddi birikimlerinin de (ihtiyaçları gideren tüm araç gereçler, besin, üretme, saklama, dönüştürme biçimleri, ulaşım, savunma, tapınma, güzellik araçlarının toplamı) eklenmesini ifade eder.
Kültür direkt insanla ilişkili bir şeydir. Kültür denildiğinde, insanla tanımlama zorunluluğu ortaya çıkıyor. İnsan olgusuyla ilişkilendirilemeyen herhangi bir tanımlama kültürü doğru tanımlayamaz. Bu kadar tanımlamanın geliştiriliyor olması da, kültür denilen şeyin çok kapsamlı bir gerçeklik olmasından kaynağını almaktadır. İnsanlaşma olgusunun ele alındığı süreçle başlayan, bunun içinde devam eden, insanlığın yarattığı maddi ve manevi her şey kültür denilen olguyu ifade eder. İnsanın kültür yaratımında önemli rol oynaması, kültürel bir varlık olmamız için kendi başına yetmez. Kültür yaratması için çok önemli başka bir şeye daha ihtiyaç vardır o da toplumsallaşmadır. İnsan zaten doğası gereği toplumsal bir varlıktır. Toplumsallaşan insan değişim dönüşüm yaşar. Değişim ve dönüşüm yaşayan insan, yeryüzündeki herhangi bir varlık ve herhangi bir canlı gibi değildir. Kültür dediğimiz yaratım ya da değişim ve dönüşüm, yeryüzünde olmayan, ama insanlar tarafından yeryüzüne mal edilen şeylerdir. Toplumsallıkla edilen bilinçlilik, insanın doğada kendi kurallarının çok önemli bir kısmını kendisinin yapmasına yol açar. Bu, doğada olmayan ya da doğal olarak bulunmayan bir durumdur. Toplumsallık geliştikçe, ortaya çıkan ihtiyaçların giderilmesi ve sorunların çözümü insan yaratıcılığının gelişmesine katkıda bulunur. Bu anlamda kültürleşme ile insan, doğa üzerindeki tüm varlıkları taşı, toprağı, havayı, kaynaklarını kendi süzgecinden geçirerek, ihtiyaçlarına cevap verebilir bir mecrada işleyerek yeniden biçimlendirir.
Kültür insanın tarih boyunca yarattığı şeylerdir. O zaman bir insanı, bir grubu, bir toplumu ya da bir halkı ele alırken, bunlar kimdir sorusuna cevap, yarattıklarına bakılarak verilmek durumundadır. Güçlü bir toplumsal hafızamız ve de aktarımımız olmasaydı her birimiz her şeyi sıfırdan başlatmak zorunda kalacaktık. Hiç görmediğimiz, bilmediğimizi sandığımız birçok şeyi yaşıyor olmamızdan da anlaşıldığı gibi, bireyi ve toplumu tarihsel olarak yaşananlardan, kültürel aktarımdan kopuk tanımlamak mümkün değildir. O zaman kültürel tanımlama da en basitten en karmaşığına kadar her düşünce kalıbının, söz ve davranışın uzun bir geçmişinin olduğunu unutmamak gerekir. Bazı davranışlarımızın, sözlerimizin, korkularımızın hatta rüyalarımızın binlerce yıllık geçmişlerinin olduğunu biliyoruz. Bugün yaşadığımız hiçbir şeyin dünden kopuk olmadığı ve yarını etkileyeceğini unutmamak gerekir. Kürtlerin kendi kültürel hafızalarını korumaları dün ile aralarındaki en önemli bağken yarını, yeni yaşamı yeniden öreceğini bildikleri için verdikleri Kürt kültürünü yaşatma mücadelesi de en önemli direniş sebeplerindendir. Çünkü insanın yaratımı, hafızasına sahip çıkması kimliğine de sahip çıkması demektir. İnsan kendini yaratıp , bu biçimde kendi kimliğini var eder. Kimlik derken bütün bu şeylerden bahsediyorsak, o zaman bizim kendimizi, kendi toplumumuzu, topluluğumuzu, kültürel kimliğimizi var eden tüm değerlerimiz temelinde tanımlamak gibi bir zorunluluğumuz var.
Kürtler bütün bunları kanıtlamaya çalışıyor. Biz buyuz, bir dilimiz vardır, bu dil köklü bir dildir, binlerce yıldır konuşuluyor, hatta tarımın ilk dilidir diyoruz. Kaldı ki, bazı araştırmacılar kültürü tarım devrimiyle başlatırlar. Bu tanımlama genelde büyük oranda kabul ediliyor. O zaman Kürtler kültürleşme anlamında ilk yaratıcı halklardandır. Çünkü tanımlamalara göre, ilk tarımsal faaliyet, ilk yerleşik yaşam Mezopotamya'da, bugün Kürt denilen toplumun anaları ve ataları tarafından geliştirilmiştir. Bu tanımlama gereğince kültürleşme demek, Kürt analarınca başlatılan toplumsal süreç demektir. Kürt kültürü için bu çok büyük bir özgünlük ve ayrıcalıktır. Kültürel direnişimiz bu gerçeği bilince çıkarmamızdan geçer. Bütün baskılara, inkarlara, cezalara rağmen Kürtler kültürlerinden, dillerinden, toplumsallıklarından, kimliklerinden vazgeçmeyip bedelini ödediler ve hala ödüyorlar geçmişle gelecek arasında ve yeniden örülecek yaşamda kültür, dil, kimlik başat önem taşımaktadır.