Soldan: Angela Y. Davis, Erica R. Meiners, Beth E. Richie and Gina Dent.
Hapishane-endüstriyel kompleks, küresel bir kapitalist varlıktır ve miyop bir şekilde ABD'ye odaklanan bir yaklaşım, aslında temelde uluslararası bir sorunu ele alma yeteneğimiz açısından bir sorundur
Polisliği ve hapishane sistemini ortadan kaldırmaya (abolish) yönelik güçlü hareket daha fazla ilgi odağı haline geldikçe, bir dizi soruyla karşılaştı: Bu hareket nereden geldi? “İlga (abolition)” gerçekten lağvetmek anlamına mı geliyor? Cezaevlerinin ilgası hareketini destekleyenler, cinsel şiddet gerçeğine ne diyorlar? Cinsiyet şiddeti hakkında ne diyorlar? Organizatörlerin ve araştırmacıların çabaları sayesinde, bu sorularla boğuşmak için bol miktarda kaynak ve araç var. İlga, kısmen, toplu bir katılım, analiz-keskinleştirme ve canlı konuşma hareketi ve bu tartışmaya yönelik yeni bir kitap geliyor: Abolition. Feminizm. Now (İlga. Feminizm. Şimdi.) Kitap, onlarca yıldır kölelik karşıtı çalışmalar yapan ünlü yazarlar ve organizatörler tarafından yazıldı: Angela Davis, Gina Dent, Erica Meiners ve Beth Richie.
İlga. Feminizm. Şimdi. Kölelik karşıtı tarihin pek çok kolunu kayıt altına alıyor ve feminizmin – ve özellikle de ana akım beyaz feminist hareketlere BIPOC önderliğindeki anti-hapishane feminist tepkilerinin – hapishaneleri-endüstiriyel kompleksleri ortadan kaldırma hareketinde nasıl ayrılmaz bir rol oynadığını gösteriyor. Kitap ayrıca, toplumsal cinsiyet şiddeti ve cinsel şiddeti “ele almak” için polislik ve kriminalizasyona dayanan hapsetme feminizminin derin zararlarını açıkça ortaya koyuyor ve organizatör Monica Cosby'nin “hapishanenin istismar olduğu” konusundaki çalışmasına atıfta bulunarak, hapsetmenin kendisinin bir toplumsal cinsiyet şiddeti olduğunu gösteriyor.
Kitap, aynı zamanda cezaevleri ve polislik sistemlerinin (elektronik izleme gibi yeni cezaevi biçimleri ve aile polisliği sistemi gibi daha az tanınan polislik biçimleri dahil) geniş erişimini ve kadınlar, trans ve ikili cinsiyet sınıflandırmasının dışındaki insanların (nonbinary) özellikle Siyah ve Yerli insanların, mültecilerin, işçi sınıfının ve engellilerin üzerindeki etkilerini tasvir ediyor. Fakat yıkılması gereken sistemleri teşhir etmekten ziyade kitap, bu baskıcı sistemler nerede mevcutsa, onlara direnen ve onların yerine adil, yaşamı olumlayan, feminist bir dünyayı besleyen hareketler olduğuna vurgu yapıyor.
Kitap, bizi Ruth Wilson Gilmore ve Mariame Kaba gibi ilga yanlılarının /kölelik karşıtlarının (abolisinists) her zaman hatırlattığı gibi, ilganın (abolition) yalnızca ”yıkma” olmadığını aynı zamanda yaratma ve inşa etme anlamına da geldiğini hatırlatıyor.
Kitap, 2000’li yılların başında kurulan INCITE, Critical Resistance and Creative Interventions gibi ilgacı feminizme adanmış taban örgütlerden Survived & Punished, Love & Protect, Filistin Feminist Kolektifi ve daha fazlası gibi yakın zamanda kurulan güçlere dikkat çekiyor. Yazarlar, ilganın birçok topluluk temelli kampanya, destek ağları, karşılıklı yardım grupları ve ilişkilerden oluşan ve “uzun vadede gelişen topluluklar
oluşturmaya” adanmış kolektif bir proje olduğunu vurguluyor.
Angela Davis, Gina Dent, Erica Meiners ve Beth Richie ile ilgacı feminizm, enternasyonalizm, sanat, bir pandemide ortak kitap yazma süreci, hareket çalışmalarını, belgelemenin önemi ve kitaplarının dünyada nasıl kullanılacağını umduklarını tartışmak için Zoom’da bir araya geldim.
Maya Schenwar: Bu kitap, bir ilgacı feminist (abolition feminist) olarak benim için gerçekten çok şey ifade etti ve sizler beni ilgacı feminizme götüren şeyin büyük bir parçasısınız. Ayrıca ben de kitabınızda nazikçe bahsettiğiniz devlet ve kişilerarası şiddetten etkilenen kadınları, trans ve geniş kapsamlı cinsiyetten renkli insanları destekleyen Love&Protect kolektifindeyim. Çok sayıdaki ilgacı feminist taban projelerine vurgu yapıldığını görmek beni heyecanlandırdı.
Kitabın başlangıcına doğru, “Egemenliğe gerçek anlamda meydan okuyan bir feminizm, diğer soruyu sormak için yeterince esnek olmalıdır” diyen Mari Matsuda’dan alıntı yapıyorsunuz. Matsuda diyor ki: “Irkçı görünen bir şey gördüğümde ‘Patriyarka bunun neresinde?’ diye soruyorum. Cinsiyetçi görünen bir şey gördüğümde ‘Heteroseksizm bunun neresinde?’ diye soruyorum. Homofobik görünen bir şey gördüğümde ‘Burada sınıf çıkarları nerede?’ diye soruyorum.” Bu “diğer soruyu sorma” fikri, kitapta başka zamanlarda da karşımıza çıkıyor ve ben bunu projenizi anlamak için kilit noktalardan biri olarak gördüm. Bir veya birkaçınız, kitap bağlamında “diğer soruyu sormanın” ne anlama geldiğini ve bunun ilgacı feminizm için önemini açıklayarak başlamak ister mi?
Gina Dent: Erica'nın ilk kez bunu kullanarak tanıttığına inanıyorum. Proje boyunca bizim için gerçekten bir mihenk taşı oldu. Bu temayı, ilgacı feminizmin, cinsiyete dayalı emekten bahsederken bazen konuştuklarına çok benzeyen beceri ve hareket gerektirdiğini anlayabilmeleri için örmeye özen gösterdik. Her zaman yeniden ayarlamaya, yeniden anlamaya, yeniden planlamaya ve çoklu göreve ihtiyaç var.
İlgacı feminizm gerçekten kavgacı bir iş. Bu, insanlara bireysel ve toplu olarak günlük düşük seviyeli, düşük ölçekli ilgi gösterme işidir. Aynı zamanda ve daha da önemlisi, meşgul olduğumuz uygulamaların gerekli teorik incelemesini düşünüyoruz, böylece uzun görüşe ve belki de yakın topluluk dünyamızda olmayan, ancak bizim için gerekli olan şeylere aynı anda odaklanmamız gerektiğini düşünüyoruz.
Erica Meiners: “Feminizmde kölelik karşıtı nedir?” diye düşünüyoruz. – hem toplu hem de bireysel olarak tarihimiz açısından – ama aynı zamanda “İlgacı/abolition feminist nedir?” Matsuda'nın gündeme getirdiği “diğer soruyu sorma” çerçevesinin gerçekten bu projede denenmesi gereken bir tema olduğunu düşünüyorum, hem ilganın hem de feminizmin, birbirlerine “diğer soruyu” sormasını sağlamaya çalışmak aynı zamanda.
Beth Richie: Sahadaki işi yükseltmek için takdirle nasıl başladığınızı tekrar düşünmek istiyorum. Bana göre, örneğin Love&Protect'i ve sahadaki o işi düşündüğümde bu her zaman “diğer soruyu sormak” oluyor. İnsanları nasıl özgür kılacağız ve onları evlerinde nasıl ağırlayacağız… İnsanların bugün, yarın, ertesi gün ihtiyaç duydukları şeylere karşılıklı yardımlaşma yoluyla yanıt vererek; mektup yazmak, ailelerle konuşmak? Ayrıca, sadece bununla kalmayıp, hayatta kalanların toplu olarak kriminalize edilmesine yol açan yapısal koşullarla ilgili daha büyük soruları da gündeme getirdiğinden nasıl emin olabiliriz? İkisini aynı anda nasıl yapıyorsun? Bana göre şu soruyu da soruyor: Mektubu yazarken, yarın yapısal eşitsizlik hakkında ne yapıyorum? Ben yapısal sorular üzerinde çalışırken… İnsanları eve nasıl davet ediyoruz?
Angela Davis: Her zaman “diğer soruyu sorma” dürtüsü, “ilgacı/abolition feminizm” terimiyle bahsettiğimiz ırkçılık karşıtı, kapitalizm karşıtı feminizm hakkında çok önemli bir şeyi temsil ediyor. Feminizmi yalnızca toplumsal cinsiyet ve cinsellik meselelerine atıfta bulunmak için değil, daha çok kesişimsellik olarak adlandırılan bu dürtüye atıfta bulunmak için kullanıyoruz. (Parantez içinde söyleyeceğim, kesişimsellik her zaman yeni fikirler ve yeni düşünceler açmayan bir kavram haline geldi; bu genellikle mevcut bir süreci adlandırmak için kullanılan bir kavram.) Mari Matsuda'nın her zaman diğer soruyu sormaktaki ısrarı, kapanışları kabul etmeyen, soruya keskin cevaplar vermeye çalışmayan, daha ziyade devam eden bir eklemlenme, dezartikülasyon, yeniden eklemlenme sürecini teşvik eden bir feminizm formüle etmemiz için var. Bunlar Stuart Hall'dan aldığımız terimler. Feminist teoriler ve pratiklerle her zaman bağlantılı olan tüm meselelerin yanı sıra, feminizmle kastettiğimiz şeyin gerçekten de bu olduğunu düşünüyorum.
Schenwar: Hepinize teşekkürler! Kitap boyunca, Amerika Birleşik Devletleri'nin ötesinde, Almanya'dan Hindistan'a, Birleşik Krallık'tan Filistin'e ve Avustralya'ya kadar dünyanın dört bir yanından ilgacı feminizme ilişkin birçok örneği dahil etmenizi gerçekten takdir ettim. Bazen, burada ABD'de hapsetmeyle ilgili konuşmalarda, küresel bağlamı görmezden gelen ulusal bir odak var, ancak bu kitaba enternasyonalist bir vizyon aşılıyorsunuz. İlganın uluslararası bir proje olarak tanınmasının neden önemli olduğunu biraz açıklayabilir misiniz?
Dent: Enternasyonalist bir yaklaşıma sahip olmak için mümkün olduğu kadar çok denemenin gerekliliği konusunda çok erkenden hepimiz hemfikirdik. Dünyayı gerçekten temsil ettiğinden ziyade, enternasyonalist olduğunu söyleyeceğim. Bazı ilişkilerimiz olan kuruluşlara bağlı kalmaya çalıştık… Bu, anlayışlarımızı nasıl geliştirdiğimizin anahtarıydı.
İnsanlar, Amerika Birleşik Devletleri'nde geliştirilen, toplu hapsedilme hakkında konuşurken, bazen yardımcı olan ama aynı zamanda bir miktar zarar da verebilen anlatıyı bozmak bizim için çok önemli. Örneğin, sık sık insanların benimle sadece Siyahlar hakkında konuştuğunu görüyorum, hatta bazen hapishane ve cezaevine odaklanıyorlarsa (Siyah kadınlar bile) mültecilerin tutuklanmasından bahsetmiyorlar, Yerlilerin hapsedilmesi hakkında konuşmuyorlar, hapsetmeyi bir sorun haline getiren diğer türden faktörler hakkında konuşmuyorlar ki bu basitçe Siyah karşıtı ırkçılığı ortadan kaldırarak çözülemez. Gerçek kurtuluşun nasıl olacağını düşünmek, bir dizi bakış açısını bir araya getirmek ve içinde bulunduğumuz çoklu yollara katılmazsak bilgimizin bizi nasıl başarısızlığa uğrattığını göstermeye çalışmak bizim için önemliydi.
Hapishane-endüstriyel kompleks, küresel kapitalist bir varlık ve bu nedenle miyop olarak ABD'ye odaklanan -ki bu, hapsetme pratiklerini üretmedeki uluslararası rolümüz nedeniyle bazen mazur görülebilir – bir yaklaşım, aslında temelde uluslararası bir sorununu ele alma yeteneğimiz açısından sorundur.
Davis: Ayrıca, ABD'deki Siyah feministlerin nerede olursa olsun Siyah feminizmin ölçütü olarak ne kadar desteklendiğinin de yoğun bir şekilde farkındaydık. Bazılarımız Brezilya'ya seyahat etme ve Siyah feminizmin örnekleri olarak yükselme deneyimine sahip olduk. Aynı zamanda Brezilya'daki gelenekler gibi, derin ve sadece Brezilyalılar için değil, bu ülkede bizim için de dersler veren gelenekler göz ardı ediliyor. Hepimiz enternasyonalistiz ve özellikle ulus ötesi feminizm yerine enternasyonalizm terimini özellikle kullanıyoruz, çünkü tam da sınırlarımız ve ulus devletler arasında bir bağlılık çağına atıfta bulunmak istiyoruz.
Sınırlar, duvarlar ve ulus-devletlerle karakterize edilmeyen bir geleceğin olasılığına da işaret etmek istiyoruz. Analizimizin uluslararası boyutu kesinlikle gerekli. Bu, yalnızca eklenti değil, yapmaya çalıştığımız şeyin temelinde bu var.
Richie: Bu kitabı yazma sürecinin bir parçası, bence hepimiz için, ama kesinlikle benim için birbirimizden ne kadar çok şey öğreneceğimizdir. Benim için hem ilham veren hem de en çok öğrendiğim şeylerden biri, Angela'nın az önce bahsettiği türden eklentileri yapmamaktı. Kendi yazımı yeniden yazmaya çalışıyordum, ama daha da önemlisi, daha enternasyonalist olmak için kendi düşüncemi. Kitap olduğu gibi görünüyor ancak bence süreç de yükselmek için önemli, çünkü bize birbirimizden bir şeyler öğrenme şansı verdi. Hepimiz buna çok farklı açılardan geldik. Hediyelerden birinin, -özellikle enternasyonalizm hakkında – birbirimizden öğrenme şansı olduğunu hissediyorum, ama tabii ki başka pek çok şey.
Meiners: Buradaki amacımız kapsamlı olmak değil. Proje üzerinde çalışırken yeni girişimler, kampanyalar, projeler hakkında bilgi ediniyorduk. Bu, aktif olan, gelişmekte olan bir şeyi nasıl temsil edeceğimiz konusunda gerçek bir meydan okumaydı ve bu enternasyonalist mercek bize bir çerçeve ve bir denge verdi. Hedeflerimizden biri, insanların bunu [hapishane karşıtı çabaları] kapsamlı ve sonlu bir liste olarak okumasını sağlamak değil. Farklı türde çalışmaları belgelemek veya farklı türde projeleri paylaşmak gibi diğer insanların bununla konuşarak inşa edecekleri türden projeler konusunda heyecanlıyız.
Schenwar: Kitapla ilgili beni gerçekten derinden etkileyen şeylerden biri, bazı dış ölçümlerle “başarısız” olduklarında bile hapishane karşıtı hareketlerin ve mücadelelerin tarihini belgelemenin ne kadar önemli olduğuna dair tekrar eden tartışmasıydı. “Her zaman acil olan zamanlarda yavaş iş yapmaktan” bahsediyorsunuz. Neden büyük bir yasama değişikliği veya ana akım zaferle sonuçlanmayan bu kadar çok taban projesinin hikâyelerine odaklanmayı seçtiğinizi biraz daha açıklayabilir misiniz?
Meiners: Hepimiz, bunların, ihtiyacımız olduğunu bildiğimiz dünyayı inşa eden ve inşa etmeye devam eden hareketler olduğunun farkındayız. Bu kümelere, bu kampanyalara, bu projelere, acil zamanlarda yavaş iş yapan bu organizasyonlara katılmış olmak, – şu an içinde bulunduğumuz anı inşa eden şey budur. Tabii ki, "zaferler" (bence bu karmaşık bir terim) önemli. Birinin idam edilip edilmediği, hapishane yapılıp yapılmadığı. Bu somutlukların, bu maddi sonuçların önemini azaltmıyoruz. Ama aynı zamanda bilinci değiştiren, dili değiştiren, kültürel mercekleri değiştiren hareketleri, örgütleri, kolektifleri ayağa kaldırmaya çalışıyoruz.
Davis: Bu konuda ısrar ettiği için Erica'ya gerçekten minnettarız. Hepimizin bir tür yeni tarih felsefesi, yeni bir tarih yazımı yaklaşımı geliştirmesine izin verdi. Değişim nasıl olur? Her zaman "tarihteki büyük adam", tarihi değiştiren "büyük adam" figürü fikrine katılmaya teşvik ediliyoruz…. Erica, bazen sadece kısa bir süre için var olan, ancak meseleler hakkında konuşma şeklimize, tüm söylem düzeyine, nasıl konuştuğumuza ve etraflarında mücadele etme şeklimize dair bir iz bırakan tüm bu küçük oluşumlara bakmamızı isteme armağanını gerçekten bize sundu. Her zaman, otobüse binmeyi reddeden ve bu boykotu başarılı kılanın Montgomery'deki Siyah kadın hizmetçiler olduğundan ve bu nedenle bize genellikle Sivil Haklar Hareketi dediğimiz şeyi hediye ettiğinden bahsediyorum, ancak kimse onlardan bahsetmiyor.
Richie: Hareketler, başarı ile değil, çalışmayla inşa edilir. Hareketler, yalnızca analizi paylaşan değil, aynı zamanda birbirlerine aşık olan insanlar arasındaki bağlantılarla kurulur ve hareketler, ortaya çıkan bir ilgi duygusu olduğu için inşa edilir. Love&Protect benim için mükemmel bir örnek. Radikal işler oluyor ve ayrıca birbirimizin yaşamlarını ve kayıplarını önemsiyoruz, yiyecek, içecek ve hikâyeleri paylaşıyoruz. Bence bunun bir kısmı, bakışımızı bir hareket inşa eden, işe kazandıran kampanyalardan başka yöne çevirmek. Bazen “kaybettiğinizde” daha fazla dayanışma kazanırsınız ve yeniden değerlendirmek, yeniden ayarlamak zorunda kalırsınız. Bence bu kitabın eşsiz bir katkısı bu… Bu gerçekten ne öğrenebileceğinizle ve ne yapabileceğinizle ve daha resmi, ataerkil, erkeksi, beyaz üstünlükçü parametrelerin dışında nasıl mücadele edebileceğinizle ilgili. Sanırım bir neşe duygusu var, olasılıklar duygusu var, kaybettiğiniz için ayrı düştüğünüzde birbirinize tutunma duygusu var. Chicago bunda iyi çünkü çok şey kaybettik. İnsanları ve mücadeleleri kaybettik.
Dent: Yazdığımız şey, toplumsal cinsiyetin ana akımlaştırılması ve feminist uzmanlık endüstrisine karşı yazıldı. Sahip olduğunuz fikre (özellikle bir bilim insanı olarak) tartışacağınız bir dizi şey ve gerçekleriniz, rakamlarınız ve diğer her şeyle hazırlanacaksınız. Bunun yerine, bu işi yaparken hepimizin sahip olduğu deneyimlerden gerçekten yararlanmaya, bu duyarlılığı başkalarıyla paylaşmaya çalışıyorduk ki bu tüm ölüm ve yıkım karşısında bile, neşe, aşk ve kusur hakkında olabilirdi.
Schenwar: Bir dakikalığına kitaptaki sanattan bahsetmek istiyorum. Kitabın en güzel yanlarından biri protesto sanatı, kampanya afişleri, karşılıklı yardım sanatı, memler ve pankartlar içermesi. Neden bu parçaları kitaba dahil etmeye karar verdiniz?
Meiners: 20 yıl önce bana görüntüleri bir şeye dahil edip etmeyeceğimizi sorsaydınız, muhtemelen hayır derdim, ancak PNAP (Hapishane+Mahalle Sanatları Projesi) aracılığıyla Beth ile yapma ayrıcalığına sahip olduğum çalışma gerçekten bana kültürel ürünlerin hareketlerdeki gücünü hatırlattı ve beni eğitti… Hepimiz gibi, yığınla ve kutu dolusu muhteşem posterler ve fanzinler ve gerçekten pedagojik ve politik olarak inanılmaz güçlü şekillerde işleyen türlü işlerim var, bazen metinden, derslerden bile daha etkili olduğunu düşünüyorum.
Dent: UC Santa Cruz'da Abolition/İlga Görselleştirme adlı bir projede yer aldım. Uzun zamandır uğraştığım bir iş kombinasyonu… Hapishanelerin ilgası hareketlerinde çoğu zaman, önemsediğimiz görsel kültür, insanlara hapsedilmeyle ilgili neyin yanlış olduğunu söyleyen görsel kültürdür. Örneğin, film hakkında konuştuğumuzda, insanlar bu belirli tesisin acımasız koşullarını ortaya koyan belgeselle ilgileniyorlar ve bu filmlerin çoğu gerçekten önemli. Ama, insanlar hapsetme hakkında kendi fikirlerini oluşturdukları için kaydetmedikleri hapsetme fikirlerine maruz kalma derecesi hakkında açıklama yapmanın her zaman çok önemli olduğunu hissettim. İnsanlara belirli bir durumda ne olması gerektiğine dair sorular sorulduğunda, yalnızca kendi deneyimlerinden yararlandıklarına değil, ki bazı insanlar için, eğer şanslılarsa, hapishane sistemi etrafında çok sınırlı olduklarına inanıyorum, diğer insanlar için bu deneyimler şiddetlidir. Çoğu zaman, her iki durumda da, hukuk ve düzen ve hapsetme etrafındaki popüler kültürel ortam, neredeyse onların deneyimsel bilgilerinin yerini alır.
Gerçekten kabiliyetli ilgacı kampanyalar işe biraz neşe ve mizah katmaya çalıştı, böylece insanlar büyülenmiş hissedebilirler, ancak aynı zamanda görsel kültürün, hapishaneyi bizim için normal, manzaramızda kalacak ve her zaman orada olacak gibi temsil eden uzun geçmişine katılmamız gerektiğini de biliyorlar. Dahil ettiğimiz resimlerin seçimini seviyorum ve onları düzgün bir şekilde gösteremeyecek olsak da ekledik. Sayfada en güzel şekilde sergilenmeyeceklerini biliyorduk, ancak anladığımız arşivin önemli parçaları, iletmeye ve sergilemeye çalıştığımız şecerenin bir parçası gibi hissettirdiler. Onların dahil edilmesinin hem bu görüntüleri oluşturan insanlar hem de onları kullanan kampanyalar için ilham verici olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda kitabı alıp genellikle çok farklı görüntü türlerine maruz kaldıklarını ve bu görüntü kümesinin buna ters düşebileceğini ve ilgacı feminizm yolunda onlara yardımcı olabileceğini fark eden insanlar için de ilham verici olduğunu düşünüyorum.
Davis: Birçoğu artık var olmayan tüm bu organizasyonları ayağa kaldırarak, gelecek için olasılıkları barındıran bir şecere oluşturmaya yardımcı oluyoruz. Görsel sanat için de aynı şeyi söyleyebilirim. Bunlar, ilganın ortaya çıkmasında önemli bir rol oynadığına işaret etmeye çalışmak istediğimiz hareketin kısa ömürlü örnekleridir.
Vurgulamak istediğim bir diğer nokta ise, kitapta, gerçekten dikkatimizi çekemediğimiz birçok şeye o kadar çok işaret ettik ki, yeterince keşfedemediğimiz boyutlardan birinin de kültür, müzik ve görsel sanat boyutu olması. Bunu yapmaya başladık ama tabii ki önümüzdeki 10 yıl boyunca, en azından iki yıl boyunca bu kitabı yazıyor olabilirdik ve şimdi olduğundan beş kat daha uzun olabilirdi. Görüntüler kültürün ve gelişen hareketlerin önemini, sanatın önemini, müziğin oynadığı rolü temsil eder, bu çoğu zaman sadece eğlence olarak kabul edilir ancak onu dinleyen insanların duygularını dönüştürmek olarak kabul edilmez. Görsel imaj, yalnızca geleneksel dilimizin kullanımıyla imkânsız olan yollarla iletişim kurar.
Richie: Bu kitabı bir pandemi sırasında yazdık ve tam beni gördüğünüz yerde, ilan tahtama bakarak, insanlarla etkileşime girmeden çok zaman geçirdim… Alanımı işi, hareketi, insanları, mücadeleyi, neşeyi, sanatı, kelimelerin ötesindeki iletişimi temsil eden görüntülerle doldurdum. Orada INCITE var, orada Critical Resistance var ve tüm bu insan resimleri, posterler var… Critical Resistance/INCITE bildirisini yazarken, tozlu, yırtık kopyamı çıkardım ve duvara bantladım. İndirdiğimde boyayı çıkardı ama kelimelerden çok resimlerde işin ömrüne dair bir şeyler bulundu. İnsanları hatırladım, yerleri hatırladım, tartışmaları hatırladım… Bir pandemi sırasında, hiper tecrit olduğunda, görüntülerin birleşimi ve kitap yazmaya çalışmanın bir şeyleri öne çıkaran bir yanı var. Bunları kitaba koyarak paylaşıyoruz, çünkü kitap böyle bir tecrit anında doğmuş olmakla ilgiliydi.
Schenwar: Kitabın sonunda, bu yazma projesini nasıl bitirmek istemediğinizden bahsediyorsunuz, çünkü ilga/abolition hareket halinde. Bir kitabı yazmayı bitirmek çok zor. Ama elbette, insanlar onu okuyup kullandıkça, ondan bir şeyler öğrendikçe ve onunla birlikte hareketleri besledikçe kitabınız büyümeye ve yeni şekiller almaya devam edecek. Sorum şu ki, kitabınızın kendisinin bir araç olarak nasıl hizmet etmesini umuyorsunuz?
Davis: Yazmak istediğimiz kitap türü hakkında çok fazla sohbet ettik. Öncelikle bilim insanlarına mı yöneltilmelidir? Öncelikle örgütlere mi yönelik olmalıdır? Hem belirli türde bilimsel kelime dağarcığına aşina olan insanlara hem de bu tür bir hazırlığı yapmamış olan hareket organizatörlerine yardımcı olacak bir kitap yapmak mümkün olabilir mi? Ben şahsen duvarların arkasında gelişen okuma pratiklerini düşündüm. Hele insanlar bunca yıldır hapisteyken, hiçbir zaman resmi bir eğitim alma fırsatı bulamamışlar, ama çağımızın en iyi okuyucuları, en heyecan verici aydınları oluyorlar. Kitabın, şu anda hapishanelerde olan veya daha önce bu deneyimi yaşamış kişiler tarafından okunduğunu hayal ediyorum.
Kitabın görsel metinler olsun, sesli metinler olsun, yazılı metinler olsun daha birçok metin üretmeye yardımcı olacağını umuyorum. İlgacı feminizmin, kapanışları yürürlüğe koymadığını düşünmemiz gibi, biz de bunu bir kapanışı yürürlüğe koymamış bir şey olarak sunuyoruz. Umarım örgütlenmeye, düşünmeye, yazmaya, müzik yapmaya, sanat yapmaya teşvik edicidir.
Richie: Kitabın diğer insanları, ilgacı feminizm ile ilgili şeyleri, hemen yapmaya teşvik etmesine izin verme fikrini seviyorum. Kısmen, aynı soruları ele alan, ancak farklı bakış açılarından, şu anda yazılmakta olan pek çok başka kitabın kollarına ulaştığını düşünüyorum. Bu kitap, yazılmakta olan diğer birçok önemli şeyle birlikte sohbet halinde ve topluluk içinde… Bu küçük boşluğu dolduruyoruz ve bu hem bir boşluğu dolduruyor hem de başka boşluklar açıyor. Şimdi piyasaya sürülmesi, diğer insanlarla sohbet etmek için çok fazla şansı olduğu anlamına geliyor.
Davis: Kitap topluluk içinde.
Meiners: Tarihe geçirmeye çalıştığımız şecere – ki bu kısmi ve kusurludur – bu uzun, zorlu çalışma için biraz neşe ve iyimserlik sunuyor. İlganın daha popüler olduğu şu anda, özellikle gerçekten önemli bir değer, insanların uzun vadede buna bağlı kalmasını sağlamak için işi büyütmeye çalışmaktır, – sosyal hareketlerin nasıl geliştiğine dair farklı bir duygu ve niteliğe sahip olmak. Bu, tohumunu ekmeye çalıştığımız belki biraz cüretkâr sonuçlardan biri, çünkü işi büyütmek istiyoruz, işi yapan, işi düşünen daha fazla insan istiyoruz. Bence bu anda ortaya çıkan tüm güzel, şaşırtıcı mücadeleleri büyütmek, bu küçük ağların yaptığı derin ve radikal değişiklikleri göstermenin bir yolu. Belki bu, bu tür işleri yapmak isteyen veya o işe bağlı kalan daha fazla insan yaratır.
Dent: Ben de kitabı tarih yazılmadan önce tarihi bir düzeltici olarak düşündüğümü söyleyebilirim. Başka bir deyişle, belirli türdeki nüfuslara ve belirli türdeki örgütlere ve aktivizme hitap eden tarihin sorunlarını bilmek ne anlama gelir ve biz -kölelik karşıtı hareketin hikâyesini anlatan insanlardan önce- bazı insanların, dışarıda kalmadığından nasıl emin olabiliriz? Kapsayıcılık ve trans aktivizm yaptığımızda ve hakkında yazdığımız bu kumaşı yaratan diğer tüm parçaları oluşturduğumuzda bu hareketi neyin meydana getirdiğini unutmanın imkânsız hale geleceğini ummakla ilgili.
Bu da örnekleri hiyerarşikleştirmemekle ilgili. Daha önce Critical Resistance ve INCITE hakkında yazarken hatırlıyorum, yorumlardan biri bu grupları istisna edip etmediğimizle ilgiliydi. Örnekleri, fikir olarak, düşünce olarak tanımlayabileceğim bir şey hakkında epeyce konuştuk: Ortaya koyduğumuz her örnek, sadece insanların olup bitenleri bilmesini sağlamak için konuşulmuyor, daha ziyade bu örnekler, ileriye taşınabilir fikirler haline gelebilir ve bu, farklı türden eylemler yapmak için içselleştirilebilir. İnsanların dışlanmak yerine davet edilmiş hissedeceklerini umuyoruz çünkü bu hareket için o kadar büyük bir sorun ki cesaret kırıcı olabilir. Ve kişilerarası problemler zor olabilir ve bahsetmeye çalıştığımız gibi, zarar sadece hareketlerin dışında değil, içinde de meydana gelebilir. Peki bunu nasıl ele almaya çalışacağız? Kitaba aşılamaya çalıştığımız duyguyu, başkalarının da hissedeceğini ve onları teşvik edeceğini umuyoruz.
*Çevirmen notu: Yıkıcı, reformist değil ortadan kaldıran/lağveden anlamında kullanılan “abolition” kelimesi ile bu söyleşide hapishane sisteminin ortadan kaldırılmasına vurgu yapılmıştır. ABD’de köleliğin kaldırılması hareketine referans vermektedir. Çeviride "abolition" kelimesi yerine "ilga" kelimesi kullanılmıştır.
*Çeviri: Derya Doğan