2022 yılında da "Zaman Kadın Özgürlük Zamanı" diyor, kapitalist modernitenin yaratmış olduğu dinci, milliyetçi, cinsiyetçi ve sömürgeci sistemlere karşı her yerde mücadelemizi sürdüreceğimizi biliyoruz
Dünyada, Ortadoğu ve Kürdistan’da bir yılı geride bırakırken iki çizginin somutlaştığını ortaya koymak gerekir. Birinci çizgi faşist sömürgeci, gerici, cinsiyetçi ve milliyetçi çizgi, bir diğer çizgi de bu çizgiye direnen demokratik, özgürlükçü, direnişçi çizgidir. İşte bu birinci çizgiye karşı kadınlar top yekûn düşünsel ve eylemsel bir karşı direnişle mücadele etmişlerdir.
Bu yıl dünya kadın hareketleri tekçi diktatöryal yönetimlere karşı alternatif yaşam mümkün deyip güçlü ittifaklar kurarak seslerini yükseltmiş, sokaklardan çekilmemiştir. Fas’ta, İran, Afganistan, Kürdistan ve Türkiye'de bir yıl boyunca kampanyalar, grev ve eylemlerle tepkilerini ortaya koymuşlardır.
Temmuz ayında Kürt Kadın Hareketinin ortaklığında; 18 ülkeden 100 kadın delegenin katılımıyla Lübnan’da “Kadınların Birliği İle Demokratik Devrimi Gerçekleştireceğiz” şiyarı ile 2. Ortadoğu Kadın Konferansı gerçekleşti. Konferansta, tüm dünyada yaşanan gelişmeler ile ilgili derinlikli ve kapsamlı değerlendirme ve tespitler yapılmış, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Demokratik Kadın İttifakı’nın kurulacağı ilan edilmiş, insan haklarına ve özgürlüklere, demokrasi ve etkin eşitliğe dayalı bir toplumun inşa edilmesi için kapsamlı bir stratejik perspektif oluşturulacağı kararlaştırılmıştır. Bu kararlaşma düzeyi, önümüzdeki dönem mücadelenin seyrini göstermesi açısından önemlidir.
Kürt kadınlar, 2021 yılında kapitalizmin 200 yıllık yaratımı olan ulus-devlet sisteminin toplumsal yıkım ve çürümeyi getirdiğini ortaya koymuş. Buna karşı kadınlar demokratik, eşit, adil, özgür, ekolojik, hiyerarşisiz yaşam mümkün diyerek ideolojik politik çıkışlar yaratmıştır. Doğa yıkımına, katliamına, yoksulluğa, ırkçılığa, kadın cinayetlerine karşı top yekûn mücadele etmiştir. 8 Mart ve 25 Kasım'lar başta olmak üzere alanları terk etmemiş, her günü 8 Mart’lara dönüştürmüş, mücadeleye öncülük etmiştir.
İşte Ortadoğu'da ve Kürdistan'da hegomonik, sömürgeci, militer güçlerin savaşı yüzyıldır bilinçli diri tuttuklarını, yakın zamanda Afganistan’da Taliban’ın ABD eliyle yönetime getirilmesiyle hegonomik güçlerin Ortadoğu'da sahte özgürlük emellerini palazlayarak yeni bir çatışmanın fitilini ateşlediğini gördük. Buna karşı sokağın sesi sözü olan kadınlar, direneceğini kenetlenerek ortaya koymuşlardır. Taliban'ın eve kapatma zihniyetine karşı Afganistanlı kadınlar sesiz kalmamıştır. Dünya ve Kürt kadınları Afganistanlı kadınların yanında olduğunu sokaklarda sahiplenerek göstermiştir.
Şengal ve Rojava'da ise açığa çıkan Kürt kadınların büyük kazanımlarına karşı saldırılar devam ederken, Kürt kadınlar bu saldırılara sessiz kalmamıştır. Sömürgeci güçlerin talancı, gaspçı yaklaşımlarına karşı direnmiştir.
Yine bu yıl Türkiye’de bir gece ansızın erkek eliyle, kadınların kazanımı olan İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine karşı kadınlar güçlü bir muhalefet yapmıştır. Sözleşmenin ilk imzacısı olan Türkiye, imzayı çekerken diğer bazı ülkeler de sözleşmeyi tartışmaya açmıştır. Kazanımların gasp edilmesine karşı kadınlar, kadın kırımı ve katliamlarına sesiz kalmayacağını her yerde güçlü eylem ve etkinliklerle ortaya koymuştur.
Kürt kadınların örgütlü, özgür ve demokratik bir yaşam mümkün diyerek yürütmüş olduğu mücadeleye karşı bu yıl da Türkiye'de ırkçı saldırılar devam etmiştir. İzmir’de HDP üyesi Deniz Poyraz parti içinde katledilmiştir. Bu vahşete karşı kadınlar sesiz kalmayarak eylemlerini ortaya koymuştur. Yine demokratik siyasetin ve kadın mücadelesinin emektarı TJA sözcüsü Ayşe Gökkan’a 30 yıl ceza verilerek Kürt kadın mücadelesi hedef alınmıştır. Buna karşı Ayşe Gökkan "Kürdüz, kadınız, buradayız" diyerek yanıt vermiştir.
Bir diğer direniş, Urfa Adalet Sarayı önünde oturan Emine Şenyaşar'ın adalet arayışıdır. Ağıtlar yakarak, elleri ile toprağı kazarken, “Nerede Celalim, nerede Adilim. Adalet belki bu toprağın altında; kazıp çıkaracağım” demiştir. Emine Şenyaşar, kazdığı toprağın altında, adeta tarihin derinliklerinde gömülü bırakılan kadın adaletini gün yüzüne çıkarma mücadelesi içindedir.
Bu yaşatılmak istenen tüm zulümlere karşı, insan evladı yaşamı boyunca adaleti, demokratik yaşamı, özgürlüğü yaşam felsefesine dönüştürmenin çabası içindedir. Bunun içindir Hallacı Mansur’un "En-el Hak. Ben Hak’tan yanayım Hak’tan gayrı değilim" demesi. Yine 18. yüzyılın kavurucu çatışmaları ve kaosları içinde ortaya çıkan Fransız devrimi, beraberinde İnsan Hakları Bildirgesini doğurmuştur. İnsanların doğal ve devrilmez hakları vardır. Bildirge, insanların hukuk bakımından özgür ve eşit doğduklarını, özgürlüklerinin olduğunu, egemenliğin millete dayandığını çokça uzun bir tarifle tariflemiş, insan haklarını koruma altına almıştır. Bugün ise gelinen noktaya baktığımızda bildirgeye imza koyucuların toplum ve halklar üzerinde yaptıkları tam da bunun tersi, kabul edilemeyecek adaletsizlik ve hukuksuzluklarla dolu.
AKP-MHP rejimi topluma tecridi dayatırken, buna karşı kadınlar “Tecride Karşı Özgürlük ve Ölüme Karşı Yaşamı Savunuyoruz” demiştir. Cezaevlerinden başlayan ve topluma yayılan bu tecrit politikası beraberinde cezaevlerine büyük insan hakkı ihlallerini ve ölümü de getirmiştir. AKP-MHP hükümeti, şiddet ve baskı politikasından vazgeçmeyerek cezaevlerini ölüm evlerine çevirmiştir. 2020 yılı içerisinde 59 hasta tutuklu cezaevlerinde yaşamını yitirmiştir. Son bir ay içinde 7 tutuklu şüpheli bir şekilde cezaevinde hayatını kaybetmiştir. Ayrıca infazı yakılan tutuklular, 30 yıl cezaevinde kalıp çeşitli bahanelerle tahliye dilmeyenler de tutuklular da cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini ortaya koymuştur. Tüm bunlar cezaevlerinde tutsakları ölüme ter etmedir. Buna karşı Kürt kadınlar, "ölümü değil yaşamı savunuyoruz" diyerek cezaevlerinde yaşanan insan hakkı ihlallerine tepkisini ortaya koymuştur.
Kürt halkına ve kadınlara yaşatılan zulüm cezaevlerinde de devam ediyor. Garibe Gezer, cezaevinde süngerli odaya kapatılarak tecavüze uğrayan ve ölüme sürüklenen bir Kürt kadındır. Bu ceberut sistem Garibe Gezer'in bedenine saygı göstermeyerek cenazesine dahi araç vermemiştir. Cenazelere ve Kürt kadınlara yapılan bu vahşeti hafızalara yazmak ve unutmamak gerekir.
İşte Kürt halkının ve kadınların hafızasına kazınan, hiçbir ahlak, vicdan ve adalete sığmayan bu uygulamalar bu hükümet döneminde yaşanmıştır. Aysel Tuğluk annesinin cenazesini toprağa vermek için toprak bulamamış, defnedildiği yerden çıkartılmış, cenaze saldırıya uğramıştır. Bugün de Aysel Tuğluk ağır hasta tutsak. Demokratik siyasetin öncülerinden olan Aysel Tuğluk'un yaşadıkları, adaletsizliğin nasıl kabul edilemez bir boyutta olduğunu gösteriyor.
Şiddetin birçok yüzünü gören toplum gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Bir taraftan haksızlık, hukuksuzluk ve adaletsizlik bir diğer taraftan yoksulluk. Yoksulluk en çok kadınları vuruyor. İktidar artan ekonomik kriz ve yoksulluk karşısında daha çok fakirin cebinden alıp zenginin cebini doldururken, kadın işten çıkartılıyor, emeğini ucuzlaştırılıyor, çöpten ekmek toplamak zorunda kalıyor.
Kadın emeğini sömüren, yok sayan, görmezden gelen, kadını yoksullaştıran, yoksul kadını kapitalist çarkın içinde ezen, ekonomik sistemi rant ve talandan ibaret olan sömürgeci anlayışa karşı, mücadeleyi örgütleyen ve büyüten bu yıl da kadınlar oldu.
Bu yıl, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü'nde “Savaşa, Yoksulluğa ve Şiddete Karşı Kadın Özgürlük Zamanı” sloganı ile sokakları doldurduk. Kürdistan coğrafyasında kadınlar sadece erkek egemenliğine değil, bu egemenliğin en örgütlü hali olan ulus-devlete ve ona dayalı faşizm koşullarına karşı da direnmektedir. 2021 yılı kadına yönelik şiddet raporu hazırlayan TJA'nın bir yılı kapsayan saha rapora göre "üniformalı şiddet" bölgede sistematikleşti. Rapora göre 2021 yılının ilk 9 ayında erkek şiddeti sonucu bölgede 64 kadının 47’si şüpheli şekilde yaşamını yitirdiği ve her geçen gün şiddetin, yoksulluğun toplumsal cinsiyet temeli arttığını görüyoruz.
Bizler kadın mücadelesi yürütürken kadın katliamları politiktir diyoruz. O yüzden kadın mücadelesi özgürlüğü ve örgütlüğü için bu yıl her yerde kadınlar ahlaki politik toplumun değerlerine sıkı sıkıya sarılarak bu ceberut sistemler karşı çığlığını yükseltiyor. İşte bu yeni yılda da yerelden evrensele kadın birlikteliği, dayanışması, ittifakı kazanacak. Kadın çizgisi, mücadelesi kazanacak diyoruz. 2022 yılında da "Zaman Kadın Özgürlük Zamanı" diyor, kapitalist modernitenin yaratmış olduğu dinci, milliyetçi, cinsiyetçi ve sömürgeci sistemlere karşı her yerde mücadelemizi sürdüreceğimizi biliyoruz.