bu ülkede yaygın olan islam inancına göre, kendi canını almanın günah olduğunu hatırlayalım. kadınların, çocuklarına karşı hissettikleri sorumluluk sebebiyle çok şeye katlandıklarını da aklımızda tutalım, bütün bunları düşünürken
felsefe, intihar olgusunun üzerinde durdu ve genellikle konuyu varoluşla ilintili bir mesele, daha önemlisi iradi bir karar olarak ele aldı. oysa çoğu müntehir kendi canından vazgeçmeyi tercih etmez, buna mecbur kalır. kadın intiharlarının neredeyse tamamını böyle anlamak mümkün.
kadınların neye, nasıl kıstırıldığını anlamak için ölümle sonuçlanmamış, güncel bir olaydan bahsetmek istiyorum. ozan çeltik, bundan iki yıl önce sevgilisi berfin özek’in yüzüne kezzap atmıştı. berfin, olaydan sonra bir gözünü kaybetti, uzun bir tedavi süreci geçirdi, göz kapakları ve dudağı yeniden yapıldı, yüzünde büyük yanık izleri kaldı. ozan çeltik, yargılandı, 13.5 yıl ceza aldı, berfin’in şikayetini geri çekmesi üzerine serbest kaldı.
ozan çeltik, berfin özek’in hayatını çalmıştı, olay olduğu sırada dershaneye giden yani kendine bir gelecek tasarlayan genç kadın, verdiği röportajlarda, yüzünün durumundan dolayı insanların arasına karışmakta zorlandığını, çocukların görüntüsünden korkup kaçtığını anlatıyordu. bütün bunların sebep olacağı hayal kırıklığını, acıyı, umutsuzluğu tahmin bile etmek güç. yüze asit atmak suretiyle zarar vermek, dünyanın başka ülkelerinde de işlenen bir suç ve hep erkekler tarafından, kadınlara karşı kullanılıyor. bunda, güzelliğin kadınların hayatındaki, kaderindeki rolü büyük.
berfin sokağa çıkmakta zorlanırken kendisine bir hayat kurması çok zor. ayrıca bir kadının canlı, başarılı bir hayatı bile olsa, evlenmemesi ya da bir erkekle birlikte olmaması durumunda başarısız, eksik sayıldığını biliyoruz. bütün bunları düşündüğümüzde hayatta kalmak için berfin’in elinden ne gelebilirdi? o, ozan çeltik’le evlendi.
bu evlilik, şikayetini geri çekmenin karşılığı olabilir. ozan çeltik, hapiste yatacağına bu evliliği yapmayı kabul etmiş olabilir. berfin özek ise, ozan’ı -artık bir ceza olarak gördüğü- kendisine mahkum ederek belki onu cezalandırmayı, bir zamanlar bir tür sevgiyle bağlı olduğu, kendisine sevgiye sanılan bir şeyler hisseden bu adamla bir evi, zamanının bir kısmını paylaşarak bir tür hayat sahibi olmayı tercih etmiş olabilir.
kendisini öldürebilirdi de ve bu ozan çeltik’in işlediği bir cinayet değil, intihar sayılacaktı.
çaresizliğe karşı bir protesto
fatma demirel bu kadar olsun bile çare bulamamış, belki kendisini kurtaracak, kızını da koruyacak çare olarak görmüş intiharı. çünkü sesini ancak bu şekilde duyurabilmiş. onun intiharı, mehmet aydın’ın etrafına örülen koruma çemberi ve kendi sesinin bastırılmasına, çaresizliğine karşı bir protesto!
hatırlayanlarınız vardır; 2000’li yılların başında batman’ın adı kadın intiharlarıyla anılır olmuştu. o yıllarda, aralarında gültan kışınak’ın da bulunduğu bir heyetle batman’a gitmiş, birçok kişiyle görüşmeler yapmıştık. vakaların bir kısmı, ipek er’in ölümüne benziyordu, bir kısmının da, aileleri tarafından, bir erkekle görüştüğü iddia edilerek intihara teşvik edildiği yönünde bulgular vardı. çünkü yine, bir genç kız bir erkekle görüştüyse evlenilebilirliği ortadan kalkıyordu ve yaşayarak ailesine, utanç/yük oluyordu! bildiğimiz, üstüne gitmeye çalıştığımız ikiyüzlülükler.
bir kısmı da aile baskısından yılmıştı, ateşkes süreciydi, konuştuğumuz kişiler, daha önce baskıdan kurtulmak isteyen kızların gerillaya katıldığını ama ateşkesin bu ihtimali ortadan kaldırdığını anlatıyordu. bu intiharlar da protestonun bir biçimiydi. tıpkı başka protesto eylemleri gibi, her vaka ve onunla ilgili haberler diğerlerini teşvik ediyordu!
mutluluk özgürlük kadar önemli
birkaç yıl sonra muğla’da benzer bir durum oldu, konuyla ilgili birçok akademik çalışma var; tek bir habere ulaşabildim, bu şehirde kadın intiharları olgusu sonraki yıllarda da çok sık görüldü. o sırada bu konuyla ilgili ben de -şimdi internette ulaşamadığım- bir haber hazırlamıştım. intihar eden kadınlar arasında “ev kadını” olduğu söylenenlerin bir kısmı ormanlık alanda yaşıyordu, kocaları, şehrin çeşitli ilçelerinde gelişen turizm sektöründe çalışmak üzere uzun zaman evden uzak kalıyordu. bu kadınlar ormanın içinde, günler, haftalar boyunca kimseyle görüşmeden, sadece çalışarak yaşıyordu. bir kısmının önce kendi kendilerine türkü söylemeye, ardından kendi kendilerine konuşmaya başladığı, daha sonra hepten içlerine kapanıp intihar ettiği anlatılıyordu.
bu ülkede yaygın olan islam inancına göre, kendi canını almanın günah olduğunu hatırlayalım. kadınların, çocuklarına karşı hissettikleri sorumluluk sebebiyle çok şeye katlandıklarını da aklımızda tutalım, bütün bunları düşünürken.
acı, sadece fiziksel değildir, bazen ruhun çektiği acı, bedeninkinden daha tahammül edilmez olur. intihar o zaman ötenazi hakkından farksızdır.
patriyarkadan kurtuldukça daha eşit, daha özgür, daha mutlu olacağız. ve mutluluk, eşitlik, özgürlük kadar önemli.
ecelden başkasının canımızı alamayacağı günlere…