Genç kadınları özellikle bölgede zorla fuhuşa sürükleyen akıl, kadını zihinsel, ruhsal ve bedensel olarak parçalara bölüyor… Uyuşturucu maddesini ilk başlarda teşvik eden sistem, bunu alamayan kadınları bu yolla fuhuşa zorluyor
Tecavüz kültürü binlerce yıldır, ataerkilliğin kadını esir almasından itibaren başlamış ve günümüze kadar gelmiştir. Günümüzde ise daha sistematik, bilinçli ve özel savaş politikası olarak da uygulanmaktadır.
Tarihsel bağlamına baktığımızda Sümer Tanrısı Enki’nin Tanrıça İnanna’ya saldırısından sonra çaldığı 104 ME ile ataerkil zihniyetin inşasının hızlıca başladığını görüyoruz. Halbuki topluma öncülük etmede, toplumsal ilişkileri kurmada özne kadındır. Aktif, girişken, politik, enerji ve yaşam dolu özellikleriyle genç kadınlar hem kadın hem gençlik kimliğinin dinamizmiyle tarih boyunca birçok sorumluluk üstlenip öncü görevini üstlenmişlerdir. Bu nedenle özellikle genç kadınlar tarih boyunca birçok saldırı ve özel savaşın temel hedefi olmuştur.
İzlenen bu özel savaşın temel hedefi genç kadınları öz gücünden ve hakikatinden uzaklaştırmaktır. Genç kadınlara yönelik geliştirilen özel savaşın asıl hedefi toplumsal dinamiklerdir. Toplumu tüm hücrelerine kadar parçalayarak kendi ideolojisini topluma dayatmaktır. Saldırıların temel hedefi olan genç kadınlar bastırılarak, iradesiz kılınarak politika-dışı bırakılmak istenmektedir.
Sistem odaklarının özel savaşla genç kadınlara karşı yoğun saldırılarının başında fuhuş, uyuşturucu bağımlılığı ve ajanlaştırma gelmektedir. Genç kadınlarda beyin ve ruh ölümünü gerçekleştirerek toplumu da öncüsüz bırakma hedefleniyor. Genç kadın "düşürülür" ve "ele geçirilirse" işte o zaman güçlü bir merkezi yapı oluşturacaklarını biliyorlar.
Genç kadınları özellikle bölgede zorla fuhuşa sürükleyen akıl, kadını zihinsel, ruhsal ve bedensel olarak parçalara bölüyor. Bu akıl kadını, salt bedeni üzerinden tanıyıp tanımlıyor. Ataerkil zihniyetten kaçmak isteyen genç kadın, kapitalist modernitenin sahte özgürlükler kıskacına itiliyor. Ya var olan sistemin dayattıklarını yaşayacaksın ya da öleceksin!
Özsavunmasını geliştiren kadın da var olan iktidar hukukuna göre cezalandırılıyor. Erkeğe her türlü şiddeti ve saldırıyı meşru gören sistem buna karşı kendini savunan kadını cezalandırıyor. İş görüşmelerinde, işyerlerinde, sokakta, okullarda, kendi evlerinde saldırıya uğrayan genç kadınlar, cezalandırılan da yine genç kadınlar! Tecavüzcüler ise cezasız bırakılıyor. Bu da bize tarihsel olarak inşa edilen ataerkil zihniyetin tecavüz kültürüyle nasıl güçlü bağlar kurduğunun göstergesi oluyor.
Devletler, gücünü, toprağa bağlılığını, inancını, iradesini kıramadığı toplumlarda bir savaş silahı olarak tecavüzü meşrulaştırır. Bugün toplumun bütün hücrelerinde yoğunluklu bir savaş yürütülüyorsa, bunun en büyük ayağını genç kadınlara yönelik yürütülen ve cezasız bırakılan sistemli tecavüz oluşturuyor. Zorla fuhuşa sürüklenen genç kadınlar çaresiz kılınarak toplumdan dışlanıyor. Genç kadınlar aileleri, yaşadıkları toplum tarafından ömür boyu aşağılanma ve öldürülme korkusuyla karşı karşıya kaldıkları saldırıları açıklamaktan kaçınıyorlar. Kendine toplumda bir yer bulamayan genç kadınlar toplumdan soyutlanıyor.
Newal el Saddavi'nin sıfır noktasındaki kadın kitabı, fuhuşa ailesi ve yaşadığı çevre tarafından sürüklenen Firdevs'in hikâyesini kendi ağzıyla anlatır. Kitaptaki başkahraman Firdevs'in bedenini ele geçiren sistem, ruhunu ve beynini ele geçiremez ve onu idama mahkûm eder. İdamı göze alan Firdevs'in hikâyesi ruhunu ve beynini sisteme teslim etmemenin, sistemi ne denli korkuttuğunun da bir örneği oluyor.
Aynı zihniyet tarafından geliştirilen bir diğer yönelim de uyuşturucu oluyor. Uyuşturucu bağımlısı yapılan genç kadınlar, politikadan da yaşamdan da uzaklaşıyor. Yaşadığı topluma ve değerlerine uzak bir genç kadın kimliği inşa edilmek isteniyor. Uyuşturucu maddesi genç kadınlarda ve gençlerde zihnen ve bedenen büyük tahribatlara yol açıyor. Uyuşturucu maddesini ilk başlarda teşvik eden sistem, sonralarında bunu bir ekonomik kazanç haline de getiriyor. Ekonomik olarak bunu alamayan genç kadınları da bu yolla fuhuşa zorluyor. Uyuşturucu batağına batan genç kadınlar, kendilerini aynı zamanda fuhuş batağında buluyor.
Genç kadın içinden çıkılmaz bir yaşantının içinde buluyor kendini. Nasıl ki toplumsal değerler bir ve ayrı olarak ele alınamayacaksa sistemin bu yönelimlerini de tek başına ele alamayız. Uyuşturucu, tecavüz, zorla fuhuş, ajanlaştırma aynı akıl etrafında işlenip yaygınlaştırılıyor. Buna dönük de topyekün bir savunma hattıyla mücadele edilebilir. Buna karşı savunma hattı geliştiren genç kadınlara büyük bir saldırı söz konusu. Cesareti ve yürekliliği kadından öğrenen bu hastalıklı zihniyet, kadının direnişine, hakkını arayışına büyük bir saldırganlıkla karşılık veriyor. Şu sözler sistem tarafından genç kadınlar için çokça kullanılır: bu ne cüret, sen kimden neyden cüret alıyorsun da böyle konuşuyorsun sen böyle giyinmeye nasıl cüret edersin, bana karşı gelme cüretini nasıl gösterirsin.. Genç kadınların tüm bu sorulara vereceği ortak cevap; öz-gücünün farkındalığıyla bilinçlenip örgütlenmektir.
HDP Gençlik ve Genç Kadın meclislerinin 10 Eylül’de "Bağımlılığı kıralım, yeni yaşamı kuralım" şiarıyla hem uyuşturucu hem de fuhuşa karşı başlattığı kampanya kapsamında birçok il ve ilçe de yapılan etkinliklerle gençlerle ve toplumla bilinçlenme buluşmaları gerçekleştiriliyor. Bu çalışma topluma, genç kadınlara ve gençlere nefes olacak. Genç kadınlar dinamik, enerji ve yaşam dolu özellikleriyle tüm bu saldırılara karşı gelebilecek güçtedir. Yaşama umudunu ve direncini büyüterek tüm bu saldırıları bertaraf ederek özgür yaşamı inşa edecektir.