8 Mart’tan Newroz’a uzanan zaman diliminde diktatöryal güçler her yönden saldırılarını tırmandırdı, coşkunun ve cesaretin bulaşıcılığını engellemeye çalıştılar. Fakat koronadan daha hızlı bulaşan, toplumsallaşan coşku ve cesaretin önünü kesemediler
Bu baharda iktidar hem kendi gücünü sınadı hem de toplumları sınamak istedi. Toplumların cevabı coşku, cesaret dolu ve netti; tüm çiçekleri koparsanız da baharın gelişini engelleyemezsiniz!
2021 baharının getirdikleri kadim bir şiirin mısraları gibi düştü tarihin direniş yüzüne… ‘Tüm çiçekleri koparabilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz’ dedi şair, zulmün kanlı yüzüne. Son yıllarda amansızca sivriltilen faşizme, patriyarkaya, toplumsallık karşıtı her türlü biyolojik silaha karşı, 2021 Mart’ı da aynı kudrette haykırdı baharın gelişinin engellenemeyeceğini…
2020 yılı pandemi gerekçesiyle tüm eylem ve etkinliklerin engellendiği, bu gerekçeyle özelde kadınların genelde tüm halkların amansız bir zulüm zinciriyle karşı karşıya kılındığı bir yıl oldu. Dünyanın her yerinde, kadına yönelik her türden şiddetin, topluma karşı işlenen suçların zirve yaptığı, hegemonik paylaşım savaşlarının türlü ince-kaba savaş yöntemleriyle halklara dayatıldığı bir yıl olarak eril-kanlı tarihin karanlık defterinde yeni bir sayfa oldu. Fakat aynı zamanda dalga dalga yükselen demokratik uygarlık güçleri içinde yeni bir direniş ivmesi olma potansiyeli taşıyordu. Fiziki, ekonomik, siyasi, kültürel kırım tehdidiyle karşı karşıya bırakılan kadınlar ve halklar, bu plana karşı belki de verebileceği en güçlü cevaplardan birini 2021 Mart’ında, 8 Mart’ta ve Newroz’da verdi. Patriarkal- faşist güçler, 2021’i kendileri için bir devam yılı olarak kurgulasalar da bu kurgu baharın oluşturucu, inşa edici gücünden döndü.
Bu baharı en iyi tanımlayan sözcüklerden biri bu olsa gerek… İnşa etmek! Her şeyden önce umudu inşa etmek! Vurulduğumuz ilk nokta bu, kırılmak istendiğimiz ilk yer burası oluyor. Karamsarlık, umutsuzluk, var olanın değişmeyeceğine inandırılmak, verili sistemin en çok didindiği şey de bu oluyor. Karamsarlık bir defa kanser gibi yayıldı mı, var olanın inkârına, pasifizme kadar uzanan bir süreç başlıyor. Mevcut sistem bu süreci uzatmak ve yaygınlaştırmak için elindeki tüm argümanları kullanıyor. Özel savaş özelde sosyal-sanal medya eliyle, türlü yöntemlerle toplumu umuttan ve inançtan düşürmek için elinden geleni yapıyor. Oysa Pandora’nın mitolojisine atıfla, insanlığın heybesinde kaldığına inanılan ve tüm insanlığı oradan yeşerten umut, köklü bir varoluş dinamiğidir aynı zamanda. 2021 başından beri her alanda ve her anlamda direnişi yükselten demokratik uygarlık güçleri, baharın gelişiyle beraber umut iklimini her zamankinden daha köklü yeşertmeye başladı. Umut inşa olup, ruhun üzerine serpilen karamsarlık toprağı bir defa silkelendi mi, hiçbir diktatöryal güç kadınların, insanlığın önünü kesme kudretinde değildir. Bu bahar aynı zamanda inşanın, daha güçlü inşanın da habercisi oldu.
8 Mart’ta alanları, meydanları, sokakları, patikaları dolduran her renkten, her kültürden, her düşünceden kadınlar, mevcut sisteme bir kere daha bu düzenin böyle gitmeyeceğini haykırdı. Saldırılara, zorbalıklara, engellemelere maruz kalsalar da kadın özgürlük ruhunun ortaklığı bu yıl her yıldan daha belirgindi. Dünyanın her bir yerinde, farklı gerekçelerle, farklı motivasyonlarla patriyarkaya karşı yürüyen özgürlük mücadeleleri, bugün her zamankinden daha fazla omuz omuzadır. Kadın mücadelesi açısından Şili’yle Kobane, İstanbul’la Maxmur, Yunanistan’la Tahran arasındaki mesafe her zamankinden daha da kısalmıştır. Kadınlar yürüdüğü yolda, omuz başında milyonlarca kadının yürüdüğünü bilmektedir. Silahla, sazla, sözle, şiirle, siyasetle, dansla! Bu sene 8 Mart, 21.yy’ın kadın özgürlük yüzyılı olacağı belirlemesinin pratiğini bir adım daha yakın kıldı.
Yeniden dirilişin ve direnişin bayramı Newroz’da benzer mesajlarla doluydu. 8 Mart’tan Newroz’a uzanan zaman diliminde diktatöryal güçler her yönden saldırılarını tırmandırdı, coşkunun ve cesaretin bulaşıcılığını engellemeye çalıştılar. Fakat koronadan daha hızlı bulaşan, toplumsallaşan coşku ve cesaretin önünü kesemediler.
Newroz arifesinde Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a dair yayınlanan haberler ilk ve en kötücül girişimdi. Devamında HDP’yi kapatma davası, İstanbul Sözleşmesi'nden bir gecelik baskın bir kararnameyle geri çekilme kararı, Serekaniye’ye yönelik artan işgal saldırıları, art arda yapılan siyasi soykırım operasyonları, Newroz sabahı Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun hiçbir etiğe sığmayacak bir yöntemle gözaltına alınması vb.… Kötülüğün sınırı yok, liste uzatabilir. Fakat esas olan şudur ki, yönelimler ne kadar acımasız ve çok yönlü olursa olsun, Newroz meydanlarında verilen cevap da o denli yaman ve çok yönlüydü. Dünyanın her yerinde, tek bir direnen kalmadı denilen yerlerde bile kadınlar, gençler, halklar alanlardaydı. Ne fiziki katliam tehdidi kar etti ne de hastalık tehdidi… Toplum direnişten, özgürlükten, demokrasiden yana bir tercih yaptı. 8 Mart’tan Newroz’a uzanan köprü her zamankinden daha da güçlüydü. Bu baharda iktidar hem kendi gücünü sınadı hem de toplumları sınamak istedi. Toplumların cevabı coşku, cesaret dolu ve netti; tüm çiçekleri koparsanız da baharın gelişini engelleyemezsiniz!
Elbette umudu daha güçlü inşa etmek, bir başlangıç olabilir, fakat asla tek başına yeterli değildir. Binyıllardır erkek egemenlikli sisteme karşı direnen ve alternatif çizgilerini inşa eden kadınlar umudu direnişe, direnişi oluşuma katık ederek yürüdüler. Ama illa ki umudu heybelerinden asla eksik etmediler. Bu baharın bize verdiği en güçlü mesajlardan biri de bu oldu. Umudu yeniden varoluşun inşasına dönüştürmek. Kadın özgürlük çizgisi açısından vardığımız tarih durağı belki de toplumsal direnişin zirvesini temsil etmektedir. Yüzyılların gücü ve mücadelesinin kazanımları, her zamankinden daha fazla büyüyen ortak mücadele saikleri ve zemini. Fakat bu zirvenin nasıl taçlanacağı, nasıl büyüyeceği inşanın gücüne bağlı bir durumdur.
Baharın bize bir mesajı var. Bu mesajı yaşamsallaştırmak, erkek egemenliğini tarihin çöp sepetine göndermek, direnmek, her zamankinden daha güçlü ve daha örgütlü direnmek kalıcı baharların yegane yoludur.